8. Bölüm: Umut

68 6 93
                                    

8. Bölüm: Umut
"Bana yaşadığını hissettir."

Şarkı:Bengü-Kalbim

Medya...

İyi okumalar

***

Her insanın dönüm noktaları olurdu benim iki dönüm noktam vardı. Birincisi Adana'dan çıkıp annemle İstanbul'a kaçışımızdı. Bu benim için dünyanın en büyük hediyesi olabilirdi, çünkü artık vücudumun bir yeri morarmıyordu. Ağrıdan ağladığım olmuyordu, sessiz sessiz ağlamıyordum da artık. O gece evden çıkmasaydık, şuan birisine babam tarafından satılmıştım. Pekte bilmiyorum başka ne olurdu.

İkinci dönüm noktası hastalığımı öğrendiğim zamandı. Öğrendiğim gün canım yanmıştı biraz. Daha yolun yarısında bile değildim. Yirmi beş yaşında daha hayatını adam akıllı yaşayamamış bir kadındım. O hastane koltuğunda doktor bana tek tedavi ameliyat demişti. Kabul ettim ilk başta. 'Ölüm yok ya ucunda' demiştim. Sonradan ameliyatın bütçemi aştığını öğrendiğimde 'ucunda ölüm varmış' dedim. Kötü anıların yerine güzel anılar için tekrar mahalleme geldim. Yaşayabildiğim kadar yaşayacaktım ama sonu ne olurdu bilemiyordum.

Aslında sonu belliydi.

Evden çıktığımda mahalleyi saran baslı müzik vardı. Tofaş'cı gençler mahalleyi Ezhel'in Anadolu Flex şarkısıyla inletiyorlardı. Hepsinin kolunda faça izi üstünde dövmeler vardı. Acaba bu kadar rahatsaydılar? Ali neredeydi?

İki haftadır onu görmüyordum. En son evinde uyuduğumu hatırlıyordum. Ondan sonrasini mahallede bir kaç kez karşılaşmıştık. Benim her günüm ise Baran'ın yanında geçiyordu. Her Allah'ın günü onun yanında bir şeyler yapıyorduk. Onunla daha yakındım ve asla bundan şikayetçi değildim.

Mahalleden uzaklaşırken sesler boğuk boğuk geliyordu. Geçen hastalandığımda benle ilgilen doktora randevu almış, şuan ki durumu mu öğrenmek istiyordum. Ölmek istemiyordum ama sonu belliydi benim için. Ölmek istememin bir nedeni ise Baran'ın bir çizelge hazırlayıp bunları yapacağız diye bana vermesiydi. Onu üzmek istemiyordum. Belki onun için yaşayabilirdim.

Durağa geldiğimde şansıma minibüs gelmişti. Minibüs bindiğimde boş bulduğum ilk koltuğa oturmuştum. Minibüs iyice kalabalıklaşırken kulaklığımı çıkarmak için çantamı aradım. Siktir unutmuştum! Ne yapacaktım şimdi. Yanımda oturan teyze önünde ki teyzeyle birlikte gelinlerinin dedikodusunu yaparken istemsizce onları dinlemeye başlamıştım. Minibüs şoförü ölüme sürüyormuş gibi sürdüğünden üstüme başımda ki gençlerden biri devrildi.

"Abi yavaş ya! Öldürecek misin siye?" Diyarbakır ağzıyla konuştuğunda gülmemek için zor durdum. "Abla kusura bakma. Ölüme mı gidiyek, hastaneye mi Allah bilir?" dedi tişörtünün yakasını silkerken.

"Kız ben benim oğlana o kadar dedim? Etme eyleme alma o kızı. Şimdi o paçozun izni olmadan dışarı çıkmıyor. Ah ah benim oğlum böyle mi olacaktı?" Konu ilgimi tekrar çektiğinde onlara döndüm.

"Anam bu zamanın kızları hep böyle. Erkekleri esir almışlar." dedi o sırada telefonuma bildirim sesi düştü. Açtığımda Baran'dan olduğunu gördüm.

Kara Gözlü: Nerdesin?

Mesajına gülümserken bildirime bastım ve WhatsApp'a girdim. Parmaklarım klavyede dolanırken aklımda ki tilkiler yalan Bulma peşindeydi.

Alışverişe çıktım.

Mesajı attığımda direkt mavi tık olmuştu. Mesajlardaydı büyük ihtimal.

Geçmiş Ve GelecekWhere stories live. Discover now