14.Bölüm: Özgürlük

47 7 56
                                    

14.Bölüm: Özgürlük
"Benim ruhum dört duvar arasına sıkışmıştı."

Bölüm şarkısı: Ateşlere attın beni- Kamuran

İyi okumalar..

__

Saatlerdir elimde duran silahı izliyordum.

Bu silahı elime ilk aldığımda daha on yedi yaşındaydım ve ilk doğrulttuğum kişi de babam olmuştu. Babamı acımadan bir sokak ortasında vurduğumda ise ilk cinayetimi işlemiştim. Babamın son halini hatırladığımda ise gözlerinde farklı bir anlam vardı.

Yirmi yedi yaşıma gelmiştim ama hala o anlamı çözemedim.

İlk cinayetim on yedi yaşımda olurken ilk yediğim bıçak darbesi ise soğuk dört duvarlar arasında olmuştu. Yaşım daha yeni on sekizine girmişti. Sağ tarafımda tam karsığımın üzerindeydi ve ben o zaman bu hayatın gerçekliği ile yüzleşmiştim.

İlk gerçekle kavgam yirmi bir yaşımda olmuştu. Uyuşturucu satan kişileri tek tek vururken ya da sakat bırakırken kendi içimde oluşturduğum adaleti uyguluyordum.

Yaşım yirmi dördü gördüğünde bir şeyleri kaybetmiştim. Birisini ya da somut bir şey değildi. Kendimi kaybetmiştim. Bir depoda karşımda onlarca ölü varken artık farkına varmıştım. Ben on yedi yaşından önce kendiliğinden takılan biri değildim.

Bunu anlamam ise benden yaşça büyük adamların bana abi çekmesiyle, dizlerime kapanıp aman dilenmesiyle anlamıştım.

Artık kendim için değil birileri adına savaşıyordum ve bu savaşların sonu gelmeyeceğini Yaprak için girdiğim savaş fark ettirmişti.

"Ali."

İsmimi duyduğumda kafamı çevirdim. Kadirle göz göze geldim, elinde iki tane karton bardak vardı. Yanımda ki boş sandalyeye oturup sağ elinde ki karton bardağı bana uzattı. Teklifini geri çevirmek yerine uzattığı bardağı aldım.

"Sok şu silahı beline hastanenin içindeyiz." Bardağı yanımda ki boşluğa bırakırken silahı belime yerleştirdim. Günlerdir burdan çıkmıyordum ara sıra sigara içmek için çıktığım yoğun bakım ünitesinin olduğu koridor benim meskenim gibiydi. Bazen uyuyor bazen koridorda dolaşıyor bazen ise saatlerce düz duvarı izliyordum. Buraya gelen giden hemşireler bile alışmış beni yadırgamıyorlardı ilk gün ki bakışları yoktu.

"Ali çok dikkat çekiyorsun," dedi yine benim iyiliğimi düşünüyordu. Yaprak'ı sevdiğimi sadece o biliyordu ve beni diğerlerinden korumak istiyordu. "Hadi intikam almayı geç zaten sende dedin benim ona can borcum var diye yapıyorum ama bu durumunu millet yanlış anlıyor Ali." Çayımdan bir yudum alırken sessiz kalmayı tercih ettim. "Millet soracak ki dört aydır tanıdığı bir kadın için mi bu kadar kötü bu? Ali saçın sakalın birbirine karışmış, hayattan kopmuş bir şekildesin. Bir haftadır banyo ettiğin yok leş gibi kokuyorsun! Sigara ve kan kokusu üzerine sinmiş gibi." Bakışlarım ona döndüğünde o benden daha iyi bir haldeydi.

"Kadir nasıl saklayayım Allah aşkına? Sevdiğin kadın sana gelecek kurşunun önüne atladı. Şunun ne kadar acıttığının farkında mısın?" Kadir'in sertçe yutkunduğunu gördüm. Ona da zor gelmişti ama bana akıl veriyordu.

"Doğru diyorsun ama kendini biraz toparla." Elini omzuma atıp sıktı. Eli sırtıma indi ve yavaşça okşadı. Birlikte ayağa kalkıp dışarı çıktık. Ekim ayının son günlerindeydik ama hala Adana'ya kış gelmemişti. Baran bir sigara içerken gözlerinin altında ki morluk burdan fark ediliyordu.

"Baran'a yemek söylediniz mi?" diye sordum bir yandan yürürken. İki günde bir falan yemek yiyorduk ona ise zorla yedirmeye çalışıyordum. Kadir kafasını salladığında artık arada bir kaç adımlık bir fark kalmıştı.

Geçmiş Ve GelecekWhere stories live. Discover now