Dokuz

9.5K 821 424
                                    

Selamlaaar. Normalde boşluğum yoktu ama bir anda kendimi Kanıkara'da buldum :) e yazınca da perşembeyi bekleyemezdim tabii ki.

Bu bölümde eğlendim, bakalım siz de öyle olacak mısınız?

He bu aradaa Masalcı'nın Süreyya olup olmadığını tahmin edene bölüm ithaf edeceğim demiştim.. Birçok kişi Süreyya olduğunu bilmiş (o kadar belli miydi ya) sjdsj hepinize bu bölüm ithafımdır, iyi ki varsınız 💚

KANIKARA 9:

Memed, mutfağın kapısında dikildiğinde dün akşamki fırtınadan, gideceğimlerden, kabuslardan eser yoktu. Onların yerinde yeller esiyordu. Pişi kokulu, reçel kokulu, yumurta kokulu yeller..

Kız, etrafta fıldır fıldır dönüyordu. Üzerinde, ilk geldiğindeki fistanı vardı. Şöyle dallı güllü, rengarenk bir şey... Saçlarını örmüştü ardında. Bir musluğun yanına, bir sobanın başına sıçrıyordu keklik gibi. Ağzı hafif aralı, kaşları çatık, pür dikkat onu izleyen Memed'i görünce durdu.

Memed de silkelenip, kendine geldi.

"Hayırlı sabahlar." dedi Süreyya. Sesi, sert çıkmıyordu. Sakin ve yumuşak... Memed'in içi bir tuhaf oldu. Yine kızdı kendine. Neden içi tuhaf oluyordu ki? Zaten kızgındı kendine. Dün gece, kızı o halde görünce, gözüne niye sabaha kadar uyku girmemişti ki?

"Sana da." dedi, içindeki kasırgaları fark ettirmeden. Kız, elindeki bir tabak pişiyi yer sofrasının üstüne koydu diz çökerek, kalktı sonra, yine tezgaha giderken,

"Mustafa'yı çağırsana." diye rica etti.

Ah... Bu gerçekten pek iyi bir düşünceydi. Yoksa Memed burada içindeki o tuhaf hisle dikilip, mutfağında nergis gibi açan boy veren kızı seyretmeye devam edecekti.

Balyoz indi başına. Çünkü Memed, kızın örülü saçının, gülüşünün, sakin sesinin, tavrının onu olduğundan bin kat daha güzel gösterdiğini fark etmişti. Sanki daha güzel olması mümkünmüş gibi...
Amma elin kızı... Ona neden böyle güzel geliyordu ki?! Güzel olsa bile güzelliğini Memed nasıl fark etmişti ki! Ve ayıp değil miydi, ona sığınan çaresiz müjde yıldızına, böyle alıcı gözle bakmak, böyle güzel bulmak!

Kendi kendini yumrukluyor, yuhalıyordu içinden. Afyonlanmış gibi çıktı kapıdan... Tövbe ede, istiğfar çeke, Mustafa'nın odasının kapısına geldi. Tam açacaktı ki, kapı ondan önce açıldı, Memed de, Mustafa da bir an sıçradı. Memed, az önce yaşanan hadisenin sinirini kardeşinden çıkarmak ister gibi dişlerini sıkıp burnundan soluyarak,
"N'oldu lan niye uyandın?" diye sordu.

Sırıttı Mustafa. Yüzü parlaya parlaya...
"Kokuyaa.." dedi.

"Kokuyaa.." diye ona ürkündü abisi. "Oğlum ben seni tatlı dille çağırırım uyanmazsın, kötekle çağırırım uyanmazsın... İki pişi kokusuna mı uyandın? Yürü geç yıka yüzünü!"

Kötek diyordu ama Memed'in hiçbir kardeşine el kaldırdığı bir an olsun görülmemişti. Yaşamı boyunca hiçbir kadına ve çocuğa el kaldırmayan bir Peygamberi olduğunu bile bile, bunu nasıl yapardı ki? Zaten merhameti de engeldi. Bir erkek, bir kadının çocuğun üzerinde nasıl gücünü kuvvetini denerdi? O eli nasıl kalkardı, haydi kalktı diyelim, nasıl inerdi? Aklı almıyordu.
Küçükken, emmisi onu döverken, Memed bir kez başını korumayı bırakıp gözlerinin içine bakmıştı. Sırf bu sorunun cevabını bulabilmek için. Başına darbe alma pahasına... Ulan, ben daha bıyıkları terlememiş çocuğum... Bana nasıl vurabiliyorsun az bakayım, diyip te görmek için...

Memed gözlerini sımsıkı yumdu. Hiçbir zaman o adamın gözlerindeki gibi bir ifadeye sahip olmamak için, hiçbir zaman onun gibi bir adam olmamak için her gece ettiği duaları, bir kez bile aksatmamıştı o. Öyle korkuyordu...

KanıkaraHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin