Yirmi Altı

7.5K 616 176
                                    

Selamlar, hayırlı bayramlar.
Yazarken çok keyif aldığım bir bölümle karşınızdayım. İnşaAllah siz de beğenirsiniz. Çok bekletmeden:

KANIKARA 26
Düğünlerinin üstünden bir hafta geçmiş, taze gelin ve damadın ata ocağı saydıkları Albaran evini bir ziyaret etme vakitleri gelmişti. Kol kola güle oynaya yürüdüler kısacık yolu. Onları görebilmek için yakın uzak evlerde pencerelere, damlara çıktı kadınlar, kızlar. Mısır seriyorlarmış, tavuk kışlıyorlarmış, sanki bir işleri varmış gibi çıkıp Kara Memed ile yıldızı Süreyya'ya baktılar.

Memed'in o hep ciddi, ağır abi tavırlı, e biraz da katı yüzüne sanki silinmez bir ışıltı, parıltı, güzellik vermişti evlilik. Hani derler ya taze damadın çehresinde güldü güldü mü güller açar; işte sanki Memed o tabiri uygulamalı olarak köy ahalisine gösteriyordu. Yakışıklılığına yakışıklılık, heybetliliğine heybetlik katılmıştı. Bir çınar gibi sağlam ve kuvvetliydi fidan misali gökçe Süreyya kızın yanında. Yeni gelinin yüzünde ise utanç ve sevdadan karışık bir pembelik bezeliydi. Gözlerindeki uçurumlar ışık ışık parlıyordu ve onları gören genç kızlar, ya Rabbi bana da böylesi muhabbet nasip eyle diye dua ettiler.

Albaran ocağının kapısı güm güm vuruldu. Ev halkı kalabalık biçimde dizilmişti kapının önüne, kapı açıldı.

"Hoş geldiniiiiiz"ler çınladı.

"Hoş bulduk." diye saygıyla yanıtladı taze karı koca onları. Süreyya Feride kadının, Memed de Süleyman beyin elini öptü. Memed Aldemir ile tokalaşıp kafa tokuştururken kulağına fısıldadı çarçabuk:

"Baştan söyleyeyim yedilik yaptık biz evvelden, daha yaptırmam."

Aldemir sırım sırım sırıtıyordu. Olmayan evliliğin yediliği de kabul değildi. Hem ilk seferinde Süreyya'nın da yardımıyla ayakkabıyı bulmuştu Memed, Aldemir ise bu sefer eşeğini sağlam kazığa bağlamıştı. Bu gece için çok güzel planları vardı. Üstelik Memed'i ayar etmeyi onunla aynı oranda seven Seymen de yanındaydı bu sefer.

"Yok öyle bir şey canım. İyi bir köpsüteceğiz seni bu gece." diyerek sırtından itekledi kayınçosunu.

"Af buyur!" diye yüksek sesle saydıracak olsa da Memed, kendini tuttu.

Seymen bir haftadır burada kalıyordu. Gidecek olsa da yedilik var diye bırakmamışlardı. O da eh madem ekmeğinizi yiyorum bir işe yarayayım demiş Aldemir ve erkek kardeşleriyle beraber her işe koşmuştu. Sen misafirsin diyecek olmuşlar, misafirlik üç gündür demişti. Ağzı laf da biliyordu. E sonuçta bey oğlu. İşe koşuyor, kanında mertlik var imiş ama beceremez sanan Albaran erlerini öyle bir şaşırtmıştı ki sormayın. Gücü kuvveti de, işi bilmesi de yerindeydi. Peh diyip burun kıvırmıyordu hiçbir şeye. Sanki bu evin bir oğlu da oydu.

Memed ile onlar da samimi bir şekilde selamlaştılar. Aralarındaki tüm buzlar düğün dernek derken erimişti. Zaten Seymen'in gitme vakti de yaklaşıyordu, e ne de olsa artık hısım akrabalardı, iyi ayrılmak mühimdi.

Memed tam misafir odasının girişinde ellerini önünde birleştirmiş dikilen Mustafa'yı görünce durdu. Diğerleri girmişti içeri. Mustafa bir ona, bir yengesine bakıp,
"Hoş geldiniz ağam." diye söylendi.

"Hoş bulduk Mustafam," dedikten sonra, elini ensesine attı Memed kardeşinin. "Senin eve gelesin yok mu? İkametini buraya mı aldırdın yoksa?"

Mustafa kem küm etti, o da kaç gündür Aslan ile oyuna takmıştı. Memed gülerek sırtını sıvazlayıp içeri geçti. Süreyya da Gazâl ve Emine ile beraber mutfağa hazırlık yapmaya.

Gazâl’in keyfine, mutluluğuna diyecek yoktu. Ona ve Mustafa'ya senelerce babalık yapan, nice zorluklarla bakıp büyüten, kendi yemeyip onlara yediren kendi giymeyip onlara giydiren Memed'in de artık bir eşi, yoldaşı, yuvası olmuştu. Muradına ermişti. Şimdi Gazâl inşaAllah onun gerçekten babalığını görecekti. Sevinç içinde dönüp duruyordu, bu gün için tam bir ziyafet veriyordu mutfağında. Bir ara bebeği ağladı. Görümcesi Emine'yi onun başına yolladı. O arada sordu Süreyya'ya:

KanıkaraHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin