On Yedi

9.7K 890 368
                                    

Selammm

Bence çok özleştik...

Bölümde en sevdiğiniz yere bir kalp koymanızı isteyebilir miyim naçizane :)

Umarım beğenirsiniz. Ülkece bolca hüzün yaşadığımız şu günlerde bir nebze olsun iyi gelmesini umarım.

KANIKARA 17:


KANIKARA 17

Süreyya kulağından küpeyi, yüreğinden heyecanı sabah ezanı duyulana kadar çıkaramadı. Döşeğin üzerine hop oturup hop kalkıyordu. Kendine kızacak gibi oluyordu, ama yapamıyordu. İçinden bir şey, Memed'e yaklaşmasına, küpeyi takmasına izin vermesine kızdırmıyordu onu. Kendi ruhunu paralayamıyordu, kendi kendini azarlayamıyordu. Safi bir heyecan... Bunların hiçbirine müsaade etmiyordu.

  Düşünmekten şakakları, hissetmekten kalbi zonkladı saatlerce. Memed.. Ona defter alan Memed. Şimdi bir de küpe almıştı. Öylesine, kendiliğinden! Defterin yine iyi kötü bir açıklaması vardı. Süreyya görmüş, beğenmiş, beğenisini gizleyememişti. Hiç yanında biri bir şey beğenir de, Memed gücü yettiği halde o kişiye o beğendiğini vermekten geri durur muydu? Bu, böylesi bir hediyeydi. Süreyya bunu biliyordu. Yine heyecanlanıyor, yine seviyordu ama defter, Memed için olağandı. Ama küpe.. Küpe..

Yanında olmadığı halde.. Beğenmediği istemediği halde.. Niye?

Yakışır diye, demişti.

Memed küpenin ona yakışıp yakışmayacağını düşünmüştü.
Demek ki Memed onu düşünmüştü...

Neden? Neden? Neden?

Sevdiğim var diyen, Masalcı'yı seviyorum diyen Memed; neden böyle bir şey yapıyor, neden Süreyya'yı düşünüyor, neden düşündüğünü belli ediyor, neden ona küpe alıyor, neden gözlerinin içine bakarak 'burada benim şekerim' diye türkü çığırıyordu?!

Süreyya o anları düşündükçe bütün vücudunu ve ruhunu kor bir ateş basıyordu. Camı pencereyi açıyor, içeri soğuk rüzgar doluyor, genç kız yine de yatışmıyordu. Koşmak, ellerini hızlı hızlı sallamak, deli gibi hareketler yapmak, zıplamak istiyordu. İçinde durmak bilmeyen zaptedilemeyen en havaisinden bir heyecan, bir sevinç... Süreyya kendini durduruyordu.

'Belki de o türkü öyle söyleniyordur buralarda,'  diyordu.

Hah! Başka ne olabilirdi? Ne olabilirdi?!

Memed Masalcı'ya olan sevgisini o kadar temiz anlatmıştı ki.. Farzımisal, gözü Süreyya'yı güzel bulsa da, gönlünün ona alma ihtimali yoktu kıza göre.

Aynanın karşısına geçti. Kendine baktı uzun uzun. Olabilir miydi? Memed'in ona azıcık ta olsa gözü değebilir miydi? Süreyya, gönülsüz gözü ister miydi? İstemezdi. İstemezdi, hem biliyordu ki, Memed bir insanı sadece dış görünüşüne bakarak beğenmezdi. Biliyordu ki Memed evine sığınana da yan gözle bakmazdı. Süreyya iyi tanımıştı bu adamı. Mavi deniz irislerinden ciğerine, yüreğine inmişti; Süreyya görmüş farkına varmıştı.. Memed öylesi adamdı. Süreyya'ya bakmazdı, Masalcı varken.

Ama baksa ne güzel olurdu.. Onun dışını beğense.. Yüzünü beğense.. Ama yalnız yüzünü değil, özünü de beğense... Kara Memed, bir gün, dünya üzerinde sadece bir gün Süreyya'yı sevse ne güzel olurdu... Süreyya için o bir gün bir ömüre bedel olurdu, unutulmaz olurdu, gün, çiçek olurdu... Sevda bayramı olurdu. Bir gün.. Çok değil, yirmi dört saat.

Gözlerini yumdu. Memed'in evini almış nikahını almıştı. Şimdi bir de yüreğini istiyordu. Açgözlü, doymak nedir bilmez bir kalbi vardı Süreyya'nın, kendi kendini buna inandırdı ve puh sana dedi içinden. Memed'den onu sevmesini istemeye ne hakkı vardı?! Dan diye düşmüştü hayatına.. Onun yüzünden herkesi olmayan bir şeye inandırmıştı Memed... Masalcı'yı severken, onu bambaşka bir kız suretinde hayal ederken, belki de o hayallerindeki kıza benzeyen birini bulup seve isteye yuva kuracakken Süreyya her şeye limon suyu sıkmıştı. Tüm bunlara rağmen hangi sıfatla Memed'in sevdasını isteyebilirdi?!

KanıkaraHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin