On

9.8K 844 355
                                    

Memleketimden, köyümden, can yuvamdan ayrılmaya sayılı günler kala, gelen yazma krizlerini değerlendirip birbiri ardına bölüm atmaktayım...
Çünkü ben köyden şehre gittikten sonra bir müddet depresif modda oluyorum, o süre içinde Kanıkara'yı özleyebilirsiniz djdjjd

Bölümde en sevdiğiniz yere bir kalp bırakır mısınız?

Veee piste alalım,

KANIKARA 10:

Memed kendi kendine kızdı, utandı, fısıldaya fısıldaya kendini azarladı, ağladı durdu.
Burnunu çekmekten genzi yanmıştı. Mavi gözlerinin beyazı, kırmızı kırmızı çatlaklarla dolmuştu. Eli acıyordu... Memed bunların hiçbirini umursamadı. O, kendi kendine çaldığı yarayı düşünüyordu. Tam yüreğinin ortasına çaldığı yarayı...

Farkına vardığı, ayrımsadığı şey o kadar canını yakmış o kafa kafasını karıştırmıştı ki gözlerinden feri gitmişti Kara Memed'in. Masalcı'ya ait olmasını istediği özellikler düşünmesi... Ve bu özelliklerin, Süreyya'nın özellikleri olması... Kahkülüne varana kadar. Memed'i yağmalamış, yıkmış, yakmıştı...

Artık ne Süreyya'nın yüzüne bakabilir, ne de Masalcı'yı düşünebilirdi utanmadan...

Ama hayır. Unutmalıydı o anı, o düşünceleri, o içinden kopan sesi. Unutmalıydı. Düşünmemeliydi. Yokmuş gibi yaşamalıydı. Öyle çalışmalı çabalamalı ki gün içinde, öyle doldurmalıydı ki her saniyesini asla hatırlamaya vakti kalmamalıydı...

Belki o zaman her şeyi unuturdu, gerçekten...

Fırladı yerinden. Sağlam eliyle hırslı hırslı sildi gözünün yaşını. Dışarı çıktı usulca. Ecza dolabına yürüdü. Mustafa sık sık kendini sakatlayan bir oğlandı. E, Kara Memed'in namı, vukuatları da malum... Bugüne kadar Balamir erlerinin evinden hiç gazlı bezi, tentürdiyotu, yara bandı eksik olmamıştı. Memed dolabı açtığında bir gıcırtı bütün evi kapladı. Dişlerinin arasından tıslayarak yavaşladı adam... Daha yavaş açmaya çalıştı. Ama gıcırtı hiç alçalmadan devam etti. Memed dolaba puh ulan diye kuru bir tükürük attı. Bu sese konu komşu bile uyanırdı. Amma yine de içeridekilerin duymamış olmasını ümit etti. Bilhassa Süreyya'nın...

Eli iyice yanıyordu. Kanlar kuruyor, derisinin gerilmesine ve acının çoğalmasına neden oluyordu. Gazlı bezle tentürdiyodu tek eline aldı, dolabı kapattı. Yine bir gıcırtı çıktı. Memed yine sabır diledi...

Sobalı odanın içinde, soba yanmaya yüz tutmuştu. Sedire oturdu. Tek elle sıvının kapağını zor açmıştı... Bezi de dişlerinin yardımıyla güç bela koparmıştı.. Elini temizlemeye koyuldu. Bir taraftan da saydırıyordu yine kendine:

"Kes sesini... Kes sesini.. Sana hiçbir şey hak değil... Hiçbir şey... Sana ne sevda hak... Ne sevmek hak... Kes sesini. Kes sesini."  bastırınca acıdı eli. "Ahh..."  diye ünledi. Biraz boş bulunma gecesiydi bu gece Memed'in... Yoksa böyle eften püften yaraya ahlamazdı ya... "Kes sesini."  dedi tekrar, eline üfledi sonra.

Soluğu etini yalayıp geçerken, kapı sesini duydu. Sesinden hangi kapı olduğunu anladı. Süreyya çıkmıştı. Memed hızla elini de, pansuman malzemelerini de ardına alıp saklayacak şekilde oturuşunu düzeltti.

Tüm bunların üstüne Süreyya'yı görmek hiç iyi olmayacaktı. O yüzden Memed, onu duymamış olmasını, tuvalete falan gitmesini, bu kapının önünden hiç geçmemesini diledi. Amma ufak ufak adım sesleri yaklaşıyordu. Kapıda ince, kısa bir karaltı belirdiği vakit Memed gözlerini yumdu. Evet... Süreyya'yı tam olarak göremiyordu ama orada kapıdaydı. Uçurum gözleriyle, kahkülüyle, cesareti, dik duruşu, yaman sözüyle... Yani Memed'i hayran bıraktığı her şeyiyle.

KanıkaraHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin