11. Bölüm 'Tetrapod'

604 264 287
                                    

Şarkı: Day6 - Love Me Or Leave Me, BTS - Louder Than Bombs

'Bunca zamandır hissettiğim soğukluk belki sadece yanlış anlaşılmadır.'

"Bugün dinlediğimiz şarkı," Konuşmaya başladığı için gözlerimi fotoğraflardan alıp ona baktım

Oops! Ang larawang ito ay hindi sumusunod sa aming mga alituntunin sa nilalaman. Upang magpatuloy sa pag-publish, subukan itong alisin o mag-upload ng bago.

"Bugün dinlediğimiz şarkı," Konuşmaya başladığı için gözlerimi fotoğraflardan alıp ona baktım. "o şarkıda bir söz fark ettim. Hepimizin kayıp yıldız olduğuna dair." Evet anlamında başımı salladım. Devam etti. "Eğer bir gün gerçekten o kayıp yıldızlar gibi karanlığı aydınlatmaya çalışırsan," Durup göz temasını bozmadan derin bir nefes aldı. "benim karanlığımı da aydınlatır mısın?"

Aniden tuttuğum nefesim, Sina'nın gülümsemesi... Aldığım sorunun ne anlama geldiğini biliyordum ama cevabını bildiğim söylenemezdi. Kalp atışım hızlanırken tuttuğum nefesimi bıraktım. Saçlarının gölgelediği gözlerine baktım ve o an ilk defa birinin bana böyle baktığını gördüm. Sıcak, içten, sevgi dolu... Sanki galaksinin tüm parlaklığını gözlerine sığdırmıştı.

Ben cevap veremeyip sadece ona baktığımda benden daha sakin davrandığını gördüm. Oturduğu yerden kalkıp yanıma geldi. "Nisan, ben bir kez daha aynı pişmanlığı yaşamak istemiyorum." Gözlerini bir an olsun gözlerimden ayırmıyordu. Bu halleri kalbimin sesini kulaklarımla duymama sebep oluyordu. "Daha önce sana hiç seni sevdiğimi söylemedim. Sana hiç dokunmadım." Durdu ve ellerimi tuttu. İlk defa elleri sıcaktı, geri çekilmedim. "Bu sefer aynı hataları yapmak istemiyorum. Tekrar geç kalırsam... Bunu istemiyorum."

Ne demek istediğini çok iyi ifade ediyordu. Onu anlıyordum ve bu cevabımı çok net bir şekilde etkileyecekti, biliyorum. Sessizliğim uzun sürmüş olacak ki "Henüz cevap vermek zorunda değilsin." diye ekleme yaptı. Artık konuşmam gerektiğini fark ettiğimde kekelememeye özen göstermeye çalıştım. Ellerimi ellerinden kurtardım ve "Sina, sanırım biraz zamana ihtiyacım olacak." dedim. Tek seferde söyleyebildiğim için mutluydum.

Sina tam bir şey söylemek üzereydi ki telefonum çaldı. Fazlasıyla gerildiğim için telefonun çalmasına çok sevinmiştim. Arayan annemdi ve hemen açtım. Annem konuşmama müsaade etmeden başladı. "Nisan hadi, yeter bu kadar. Eve gel seni bekliyorum." Sina'ya baktım. Telefonumun sesi yüksek olduğu için duymuş olmalıydı. "Tamam anne geliyorum." dedikten sonra telefonu kapattım. Buraya geleli çoktan bir saat olmuştu ve ben fark etmemiştim bile.

Oturduğum yerden kalktım. "Sina gitmem lazım." Kafasını salladı. Benim gerginliğimin aksine oldukça mutlu görünüyordu. "Ben seni uğurlayayım." diyerek önüme düştü. Hülya ablaya iyi akşamlar diledikten sonra ayakkabılarımı giymeye koyuldum. Sina hâlâ kapının önünde benim gitmemi bekliyordu. Benim için gergin olan bu anı daha fazla uzatmak istemiyordum. "İyi akşamlar." deyip hızlıca ordan ayrılırken seslendi. "Yarın okulda görüşürüz." Arkamı dönmeden elimi havaya kaldırdım ve tekrardan hızlanıp apartmanı terk ettim.

Eve geçtiğimde anneme ders çalışacağımı söyleyip kendimi tekrar odama kapattım. Sina'nın cümleleri aklıma geldikçe yüzüme delicesine kan aktığını hissedebiliyordum. Ellerimle yüzümü kapattım ve sadece heyecanımın dinmesini bekledim. Ona karşı duygularımın tam olarak ne olduğundan emin değildim ama birçok şeyi ilk defa da Sina'da görmüştüm. İlk defa birinin bana dokunmasına izin vermiştim. İlk defa kulaklığımı biriyle paylaşmıştım. İlk defa birine kendi isteğimle sarılmıştım. Neredeyse tüm kurallarımı ilk defa onunla bozmuştum.

ZAMANIN MELODİSİ (Tamamlandı) Tahanan ng mga kuwento. Tumuklas ngayon