21. Bölüm 'Kozadaki Kelebek'

541 230 108
                                    

Şarkı: Mor ve Ötesi - Yaz Yaz Yaz, maNga - Beni Benimle Bırak

"Sen bir kelebeksin ve kendi kanatlarınla uçmak için çaba sarf etmen gerekir. Belki sana yardım edemem ama her zaman yanında olurum."

Gözlerimi yeni bir güne açtığımda pencereye çarpan yağmur sesleriyle huzur bulmuştum

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

Gözlerimi yeni bir güne açtığımda pencereye çarpan yağmur sesleriyle huzur bulmuştum. Hâlâ uykum varken sıcacık yatağımı terk etmek istemiyordum. Yüzümü pencereye döndüğümde vücudumun ağrıdığını hissettim. Çok yorgun olmalıydım ya da sadece yeni kalktığım içindir bilmiyorum. Bir süre öylece uzanmayı tercih ettim. Daha sonra bu pozisyondan sıkılıp tavana bakmaya başladım. Bu iyi bir fikir değildi. Bembeyaz tavana bakmak sadece düşüncelerimin zihnime hücum etmesine sebep oluyordu. Gözlerimi sıkıca kapatıp başımı iki yana salladım. 'Hiç olmamış gibi rol yapalım. Sanki kötü hiçbir şey olmamış gibi devam edelim.' İç sesimi dinleyip derin bir iç çektim. Bunu yapabilirdim.

Sina'nın odasına göz gezdirdiğimde her şeyin dün akşamdan kalma olduğunu gördüm. Ben uyuduktan sonra odaya kimse girmemiş olmalıydı. Yatağı terk etmeden önce telefonumdan saati kontrol ettiğimde daha okula bir buçuk saat olduğunu gördüm. Oflanarak beni rahatlattığına inandığım sıcaklıktan ayrıldım. Ellerimle saçlarımı tarak misali düzeltmeye çalışırken kapıya doğru ilerlemiştim.

Koridora çıktığımda evde derin bir sessizlik vardı. Bildiğim kadarıyla bu saate kadar Hülya abla evden çıkmış oluyordu ama sanki şu an herkes uyuyor gibiydi. Adımlarımı oldukça dikkatli bir şekilde atarak sessizce banyoya geçtim. Dün Sina'nın yapıştırdığı yara bandını çıkarıp elimi yüzümü yıkarken yüzümden düşen suyun düşüncelerimi de alıp götürmesini diledim. Gerçekleşir miydi bilmiyorum ama kötü günlere bu şekilde başlamak benim için vazgeçemeyeceğim bir alışkanlık olmuştu.

Tekrar Sina'nın odasına geçtiğimde etrafı toplamaya başladım. İşim bittiğinde ise düzenlediğim yatağın üzerine oturup telefonumu karıştırmaya başladım. Ne bir mesaj vardı ne de çağrı... Annem ve babam kesinlikle bana ulaşmak dahi istemiyorlardı. İsteselerdi bunu biliyor olurdum. Cidden hayal kırıklığından başka hiçbir şey gibiydi.

"Arem?" diye yine başladım söze. Hiçbir şey demeden önce bana göründüğünde sıkıntılı bir nefes alıp aklıma gelen ilk şeyi söyledim. "Ya ben onları görmeden önce ölürlerse..? Ya bir şekilde bu yaptıkları aslında onları ölüme sürüklüyorsa..?"

"Gelecekle ilgili kesin bir şey söyleyemem Nisan. Tek bildiğim hepimizin bir gün zaten öleceği." İstediğim cevap bu olmadığı için daha ciddi bir ruh haline bürünmüştüm. "Ama Gökhan var olduğu sürece tehlikenin etrafımda olduğunu biliyorum. Ayrıca ailemle irtibatta olan tek kişi... O, benim haberim olmadan aileme bir şey yaparsa..? O zaman nasıl katlanırım? Nasıl bir şey olmamış gibi yaşamaya devam edebilirim?"

Arem kollarını birbirine bağlayıp anlam veremediğim bir duyguyla bana baktı. Üzgün değildi ama bu durumdan memnun gibi de değildi. "Nisan... Bazı şeyleri engelleyemezsin. Olması gerekiyorsa olur. Bunların inadına yaşama devam etmek zorundasın. Nefes alıp vermek o kadar kolay değil aslında. Bize verilen dakikalar başkası için değil. Ailen dahi olsa, kaybettiğin kişiler için yaşamalısın. Sen dursan da ilerlesen de hayat devam ediyor."

ZAMANIN MELODİSİ (Tamamlandı) Where stories live. Discover now