Anayım ben be!

1.7K 174 18
                                    

"- Hmm, ne?" Dedim şaşkınlıkla.

Başı saçlarımın arasına gömülürken kısık bir sesle mırıldandı.

"- Çocukken üvey annem tarafından zehirlendim. Zehir beni öldürmedi ama baba olma hakkımı benden aldı. Geçmiş imparatoriçenin amacı'da aslında ölmem değilde buymuş. Varisi olmayan bir prensin imparator tarafından kabul görmeyeceğini ve veliaht olamayacağını düşünmüş." Biraz durup soluklandı.

"- Haklıydı'da. Merhum imparator beni varislik konumundan men ederek matem sarayına sürdü ve yerime imparatoriçenin oğullarından birini geçirdi. Hiçbir zaman tahta geçemeyeceğime emindim ama kader hiç beklenmeyeni gerçek kılıyor. İmparator ve oğulları bir kaza'da öldüğünde tahtın tek varisi ben kalmıştım. Bu yüzden el mecbur beni imparator yaptılar. Soyluların hiç biri istemedi, benim yerime düklerden birini imparator yapmak istediler ancak o dönem ki iç ve dış karışıklıklar yüzünden iki dük kaybedildi. Kalanlardan biri imparator olmak için çok yaşlı ve hastaydı. Çocuğu ise işe yaramazın tekiydi. Baban ise onursuzca beni katledip taht hakkımı almayacağını söyledi. -duraksadı- O saygıyı hakeden biri."

"- Ölen düklerin varisleri çok küçüktü. Anlayacağın soyluların tek çareleri bendim. Bu yüzden imparator olmama göz yumdular. Gelecekte, her şey durulduğunda geri indirebilmek için bir süreliğine yani. Şimdiye kadar hain emellerini gerçekleştiremediler tabii. Çünkü benden korktular. Orantısız gücümden, acımasız bakışlarımdan. Ve tabii babanın desteği'de vardı onları engelleyen. Bu nedenle varis veremeyecek biri olarak imparator koltuğunda oturmaya devam ediyorum."

"- Öldüğümde yerime geçebilmesi için bir çocuk evlat edinmek ve onu yetiştirmek istiyorum. Böylelikle onun babası olabilirim. Bu yüzden sağlık sorunumu hiç problem edinmedim."

Yine birkaç saniye duraksadı.

"- Biliyorsun. Seninle evleneceğim. Benim için sorun değil ama senin için olabilir. Eğer gelecekte anne olmak gibi bir hayalin varsa bu hakkı elinden almak istemiyorum. Elbette senin yerine karar verip ayrılık konuşması yapmaya çalışmıyorum yanlış anlama lütfen. Yalnızca bunu bilmeni ve kararı senin vermeni istiyorum. Anne olamayacak olmana rağmen benimle bir ömür geçirmek istiyor musun gerçekten? Lütfen iyi düşün. Gelecekte bir pişmanlığın olsun istemiyorum. Benden nefret etmeni istemiyorum..." Dedi sonlara doğru sesi iyice kısılarak.

Anlattıklarını sindirmek için bir süre sessizce durdum. Sessizliğim sürerken sabırla bekledi.

Sonunda sözlerini sindirerek arkamı döndüm ve ellerini avucumun içine aldım.

"- Daha önce'de söylediğim gibi Altın Parçacıklı Buzdağım. Seni seviyorum. Ve böyle saçma bir sebepten seni terk etmem. Sevgi her koşulda sevdiğinin yanında olmak, ona destek olmaktır. Bir insana karşılık beklemeden değer vermektir. Sevgimin karşılığında bana bir çocuk vermen gerekmiyor. Ayrıca annelik sadece doğurarak olmaz. Ne anneler var kendi öz çocuğunu öldüren ya da sokağa bırakan. Ve ne anneler var, hiçbir bağı olmamasına rağmen çocuğunu çok seven. Benim anne olmak için rahmimde bebek taşımama gerek yok. Ben sevgiye ihtiyaç duyan bir çocuğu evlat edinerek ona anne olabilirim. Ya da bir bitkiye ilgi vererek. Veya bir hayvanı sahiplenerek. Her şekilde ben anneliği tadabilirim."

Yüzünü avuçlayarak iki yanağına birer öpücük kondurdum.
"- Benim için endişelenme. Seninle birlikte olduğum sürece başka bir şeye ihtiyacım yok. "

"- Ayrıca benim çocukken bir kedim vardı. Ona ziyadesiyle annelik yapmıştım zaten. "

Her sözümle bakışları derinleşen ama sesini çıkaramayan nişanlım nihayet konuşabildiğinde, 'kedin mi vardı? Şimdi nerede peki?' dedi.

O kadar duygusal konuşma yapalım, adam gidip kedimize takılsın. Olacak mi aga?

Dudaklarımı büzerek "- Öldü" dediğimde aceleyle acımı hatırlattığı için özür diledi.

"- Sorun değil. Acı geçmiyor ama onunla yaşamaya alışıyorsun. Neyse yani anlayacağın anneliği'de evlat acısını'da tattım ben. Artık hiçbir acı koymaz bana." Dedim ve duraksadım.

"- Şey aslında bir çocuğum daha olsa fena olmazdı. Zamanında yas döneminde olduğum için yeni bir yavru düşüncesinden korkmuştum ama tekrar anne olmak istiyorum. Imm, sen de istersen evlendiğimizde bir ya da birkaç hayvan sahiplenelim mi?" Reddeder korkusuyla aceleyle devam ettim.

"- Saray kocaman. Orada gönüllerince yaşarlar. Onları çok severiz. Öyle ki ilgimizden bunalırlar. Manevî ebeveynleri oluruz. Onlar'da bizim minik bebeğimiz olurlar. Bizi çok severler. Ya düşünsene! Etrafta minik minik kediler, köpekler, tavşanlar ve daha bir sürü hayvanlar gezinir. Çok tatlı olurlar. Oyun oynanırız hep. Çok eğleniriz. Hmm? Ne dersin aşkım?" Dedim yerimde heyecanla kıpırdanıp, en tatlı bakışlarımı atarak Maximillian'a.

Ben aceleyle konuşurken tatlı tatlı gülümseyen nişanlımın gözleri parlıyordu. Elini ağzıma götürüp kapattı. "- Önceden bu kadar çok konuşmuyordun." Düşünceyle gözlerini kıstı. "- İçine geveze bir melek mi girdi?" Dediğinde başımı yana yatırdım.

"- Geveze miyim ben?" Dedim kaşlarımı çatarak. Kafasını sallayarak onaylayınca daha'da çatıldı kaşlarım.

"- Şikayetin mi var?" Dediğimde hemen başını iki yana salladı.

"- Kesinlikle hayır."

"- Aferin. Doğru cevap. Ama sorum arada kaynadı. Cevap ver bana! Hayvan türüne mensup minik bebeklerimiz olsun istiyor musun?"

"- Elbette istiyorum. Çünkü sen'de istiyorsun. Sen istiyorsan ben de istiyorumdur." Dedi ve kafasını eğip boynumu öptü.

Hanımcılık kazanacak!

Huylandığım için gülerek kıpırdandım. Benim huylandığımı anlayınca tekrar boynuma uzandı ve art arda öpücükler kondurdu. Sol eli çenemi tutarken sağ eli belimdeydi. Benim ellerimse onun göğsündeydi.

Maximillian öpücükleri durduğunda bile geri çekilmedi. Kafasına boynuma gömerek derin soluklar aldı. Burnunu kulağımın hemen altına sürttü. Oradaki hassas bölgeye ıslak bir öpücük bıraktı.

Geri çekildiğinde ise bir eli hâlâ belimdeydi.
"- Acıktın mı?"

"- Çok!" Dediğimde güldü ve belimdeki eliyle yönlendirerek beni yakınlardaki bir açık hava restoranına götürdü.

"- Biliyor musun bir an hiç sormayacaksın sandım. Açlıktan ölecektim!"

Restorana geldiğimizde hemen elime menüyü alıp incelemeye başladım.

Hızlı bir şekilde kararımı verip kafamı kaldırdım. Öyle hızlı karar vermiştim ki daha garson masadan ayrılmamıştı. Siparişimi verip beklemeye başladım.

Benim tatlı yemeğim. Anneciğin seni bekliyor. Hemen gel.

Kötü Kadın KlişesiWhere stories live. Discover now