Arkadaşım Ve Yoldaşım

505 39 14
                                    

Ben kendi kendime köpüredururken çiftliğin önünde gürültülü bir ses yükseldi. Arsen ve ben anında zaten sessiz olsakta daha sessizleşmiş ve dışarıyı dinlemeye başlamıştık. Depoya yaklaşan adım seslerini duyunca çok şükür der gibi bir nefes çektim içime.

Arsen tedirgince bana baktı.
"- Hşt! Bak beni öldürtmeyeceksin değil mi? Söz verdin. Öldürtmeyi düşünen en ufak zerren varsa söyle de hemen kaçayım."

"- Hayır tabii ki salak. Arkadaşımsın sen benim. Arkadaşımı satmam." Kafasını sallıyordu ki duraksadı.

"- Ama ya kocan keserse beni? Kızım hiç güvenmiyorum ben ona. Böyle uysal duran insanların içinde psikopat sadistler yatarmış. "

"- Off merak etme diyorum sana! Kocam hanımcıların şahıdır. Ben yapma dersem yapmaz bir şey." Yine rahatlayacak gibi olup tekrar tedirginleşti.

"- O yapmazsa'da baban yapar! Adam iblis gibi bir şey ya, ölmek istemiyorum ben! Daha kimseyle sevişmedim."

Ona dünyanın en sapık insanıymış gibi baktım. İnsan ne bileyim en azından bir 'daha hiç aşık olmadım' falan derdi ama bunun aklı fikri cinsellikteydi.

İçim şişmiş gibi koca bir nefesi dışarı bıraktım.
"- Yapmayacak kimse bir şey diyorum! Anlamıyor musun? İmparatoriçeyim oğlum ben artık, kimse sözümü çiğneyemez. Hem babam ben bir şeyi istediğim zaman hiç yapmamazlık etmedi bugüne kadar. Yani kasma artık. Gebertmeyecek kimse seni, korurum ben ya! Endişelenip durma sinirimi bozuyorsun." Duraksayıp ekledim.

"- Ayrıca ne sapık zihinlisin be! Öleceğim diye korkup sevişmedim diye endişeleniyorsun. Nasıl bir ruh hastasısın oğlum sen?" Kaşlarını çattı.

"- Diyene bak! Seni kocanla gerdeğe girmeden kaçırdım diye iki saat çene çaldın bana, unuttum sanma. Hem madem imparatoriçesin düzgün konuşsana kızım! Oğlum falan diyorsun, yakışmıyor o elit leydi ağzına." Bu sefer ben kaşlarımı çattım.

"- Ne alâka lan? Cık cık cık. Küfür eden ve kaba konuşan insanlar devlet yönetemez mi? Böyle bir kanun var'da ben mi bilmiyorum?! Hem sen'de kızım diyorsun bana. Prens değil misin sen? O elit lord ağzına yakışıyor mu bunlar? -imayla kaşlarımı kaldırıyorum-" Bunları söyledikten sonra burnumu havaya diktim ve kibirle konuştum.

"- Ayrıca şu an farkettim. Sen prenssin, ben imparatoriçe. Yani statü olarak senden yükseğim. O yüzden canını bağışlamamı istiyorsan diz çöküp 'beni bağışlayın sayın imparatoriçe' diyerek af dile!"

Ben şımarıkca konuşurken beklemediğim bir şey oldu.

Ağzına sıçtığımın prensi kafama vurdu!

"- İndir o burnunu Salça kafalı, yoksa kırarım ha!"

Kaşlarımı çatıp dişlerimi sıkarken yüzüm'de saçlarımla aynı renge bürünecek kadar kızarmıştı.

"- Terbiyesiz! Koskoca imparatoriçe oldum ben be, küçük çocukmuşum gibi davranma bana! Yoksa valla tek tek yolarım o kara saçlarını."

Burnuma bir fiske attı ve güldü.
"- Nah yolarsın." Tam ona sinirden saydıracaktım ki içinde bulunduğumuz odanın kapısı açıldı. Aslında sabahtan beri kapının açılmasını bekliyorduk. Birileri kapının önüne gelmiş ama içeri girmemişti. İçeriyi falan dinliyorlardı herhalde. Biz bunu umursamadan atışmıştık.

Açılan kapıdan birkaç saat önce evlendiğim gümüş saçlı yârim çıkarken tüm öfkemi unutup kollarına koşuverdim.

"- Aşkım! Kaçırıldım, çok korkunçtu!" Boynuna atladığım yârim beni belimden tuttu ve sıkıca sarıldı.

Kötü Kadın KlişesiWhere stories live. Discover now