Eve dönüyoruz yeyyy!

1.3K 137 10
                                    

Tiyatrodan çıktıktan sonra sevgili nişanlıma veda edip ultra lüks ama aşırı rahatsız edici olan at arabama bindim ve uzun, taşlı, kahırlı bir yolculuk çekip eve, mükemmel görünen adeta bir tarihi eser olan ve ben çok pahalıyım diye bas bas bağıran malikaneme varmayı başardım.

Malikanenin merdivenlerinde bekleyen babacığımı görünce arabadan atlar gibi inip koşarak merdivenlere ilerledim. Bu sırada babacığım'da merdivenleri iniyordu.

"- Babacığım!"

Tam merdivenlerin önünde gülümseyerek durduğunda onun kucağına atladım ve boynuna sıkıca sarıldım. Beni etrafında döndüren dük Felischer Allister sesli bir şekilde güldü ve sordu.
"- Babanı çok mu özledin bakayım sen  prensesim?"

"- Hihh! Özledim. Hem de nasıl?! Öyle böyle değil çok özledim. Aşkından kavruldum babacığım!" Dediğimde öyle kocaman güldü ki gözlerim bayram etti.

"- Yalancı. İmparatorla aşk dolu dakikalar geçirirken bir an bile aklına gelmemişim."

"- Hihh! Kim dediyse yemin ederim ki yalan söylemiş babacığım. Her an aklımdaydın sen benim. Asla unutmadım. Bir an bile. Bak yemin ediyorum bir an bile!!"

Burnuma bir fiske atarken gülmeye devam ediyordu.
"- Yemin etme, çarpılırsın."

Dudaklarımı büzerken kaşlarımı sahte bir triple çattım.
"- Kim yetiştirdi sevgili nişanlımla olan tatlı küçük anlarımızı?"

"- Ahh- hiç bilmiyorum ki." Dedi dudaklarını büzerken ama kaşlarıyla benim arkamdaki bir noktayı işaret ediyordu. Hemen başımı çevirip baktığımda kişisel muhafızım Arthur'u gördüm.

"- Seni pis balkabağı! İspiyonculuğun bedeli olarak akşam balkabağı rolünü oynayacaksın tamam mı?"

Cordelia hayatındaki herkese böyle saçma sapan isteklerde bulunurdu. Mesela zamanında babasından tavşan rolü yapmasını istemişti. Sadece rolde yetmiyordu ona, birde kostüm giymeleri gerekiyordu. Biraz şımarık ruhlu olduğundan Cordelia'nın hoşuna giderdi böyle şeyler. Ben'de çocuksu ruhu olan biri olduğumdan benim'de hoşuma gitmişti. O yüzden ben'de bu aktiviteyi devam ettirecektim. Zaten dükün malikanesi dışında çok tanıdığı yoktu Cordelia'nın. Bu yüzden bu isteklerini hep dük evindeki insanlardan isterdi. Onlarda bebekliğinden beri tanıdıkları genç hanımlarının çocuksu bir ruhu olduğundan bu rolleri istediğini düşünürdü. Onun aşırıya kaçan şımarık kişiliğini asla farketmemişlerdi.

İşin aslı Cordelia bu rolleri isterken iyi niyetli olmazdı hiç. İçten içe dalga geçmek için isterdi ama dışına hiç yansıtmazdı bu ruh halini çünkü o anlarda babası hep yanında olurdu. O'da babasının yalnızca onun sevimli yüzünü görmesini isterdi. Dük'ün malikanesinde hiç yalnız olmamıştı. Dük hep onun yanında oluyordu. Bu yüzden aşırı şımarık tavırları ile alaycı ve kötü kişiliğini ev halkına hiç gösterememişti. Aslında belli bir yaşa kadar hep gerçek karakterini içe atarak yaşamıştı. Ta ki Lili sinirlerini bozana dek.

Aslında Lili'ye ne yaptıysa haketmiş ama neyse. Onunla empati yaparsam yerini aldığım için üzülür ve vicdan azabı çekerim. Bu yüzden düşünmeyeceğim. Çünkü düşünürsem kesinlikle aşırı empati dolu kişiliğim aktive olur. Gerçi onun gerçekten kötü ve sapkın düşünceleri olduğundan bile emin değilim. Romanda üstünkörü yazan bilgilerdi bunlar. Gerçekliğinden emin değilim çünkü Lili bile sahteymiş ya zaten.

"- Siz nasıl isterseniz genç leydim." Dedi gülümseyerek Arthur.

Arthur'u severdim. Dük'ün sadık çalışanlarındandı ve romanda adından sık sık bahsedilirdi. Cordelia'nın ağabeyi gibiydi. İmparatorla savaşta bir yakınlığı olmuştu. Kendisi iyi bir destekçiydi. Kapkara saçları, kara kaşları ve ela gözleriyle çok yakışıklıydı. Bir ana karakter güzelliği vardı onda ama tabii benim sevgili nişanlımın ilahi güzelliğine yaklaşamazdı.

Dük'e dönüp, "- Babacığım yarın baba-kız günü yapalım mı? Ya da ne zaman müsaitsen. Tüm günümüzü birbirimize ayıralım olur mu? Ama hep evde vakit geçirelim. Dışarı çıkmayalım. Ne dersin?" Dedim.

Gülümseyerek eliyle çenemi okşadı ve,
"- Biriciğim ister'de ben kabul etmez miyim hiç?" Dedi ve alnıma bir buse kondurdu.

Ayy, sevgi yumağı oldum bayılacağım.

●●●

Dük'le güzel bir akşam yemeği yedikten sonra çok yorgun olduğum için hemen odama çıkmış ve uyumaya koyulmuştum.

Romanı ise başucumdaki kilitli çekmeceye koymuştum. Aslında bugün okuyacaktım ama gerçekten çok yorgun olduğumdan başka bir zamana erteledim.

Derin bir nefes alırken bu dünyaya çok hızlı adapte olduğumu düşünüyordum. Bunun sebebi neydi bilmiyordum. Dük'ü niye bu kadar çok seviyorum ya da Milan'la birlikteyken kalbim niye hep depar atıyor bilmiyordum. Bunlar saçmaydı. Daha iki gün önce can bulduğum bu dünyada onlara olan sonsuz sevgim bir anda ortaya çıkamazdı. Okurken sevdim diye başta üzerinde durmamıştım duygularımın ama hepsi çok gerçekçiydi. Sanki onları bir roman karakteri olduğu için değil de gerçekte tanıdığım bildiğim insanlar olduğu için seviyormuşum gibiydi.

Bu garipti.

Gerçekten garipti.

Aklıma bir ihtimal geliyordu ama konduramıyordum.

"- Off, neyse zamanla çıkar tüm foyalar ortaya."

Kötü Kadın KlişesiWhere stories live. Discover now