²gözyaşları

783 70 0
                                    

Aradan iki hafta geçse de Jeongguk evin etrafında olmaya alışamamıştı bir türlü. Arada korumaları kontrol etmek ve evrak getir götürünü yapmaktan başka bir şey yapmıyordu resmen.

Kulüpteyken en azından üç beş serseriyi dövüyor sinirini atıyordu ama evde yapacak pek bir şey yoktu. Üstelik şu ağlama seslerini daha sık duyuyordu artık. Yanlış bir şey yapmak istemiyordu ama yine de o odanın önünde buldu kendini.

Elindeki kağıt parçasına son kez bakıp hızla kapının altından iteledi, tekrar düşünürse vazgeçeceğini biliyordu.

Odadan uzaklaşırken ağlama sesinin kesildiğini duydu. Minik iç çekişlerin sesi geliyordu şimdi de. Kağıdı almış mıydı acaba?

Hızla alt kata inerken pişman olmuştu bile yaptığına. Karışmamalıydı bu işe.
Ne bok yemeye vermişti ki o kağıdı. Bir de dalga geçer gibi "Neden sürekli ağlıyorsun?" yazmıştı.

***

Aradan geçen üç günün ardından Jeongguk'un pişmanlığı geçmiş yerine beklenti duygusu yerleşmişti. Odadaki kişiden cevap beklerken buldu kendini. Notu almış mıydı? Aldıysa cevaplamayı düşünüyor muydu? Üç gündür bir cevap yazamamış mıydı yani yoksa yazmak mı istemiyordu?

Yazmak! İşte bu! Belki de odadaki kişinin kalemi yoktu! Bu yüzden cevap yazamıyordu. Jeongguk aptallığına kızarken küçük bir tükenmez kalem yuvarladı kapının altından.

Birkaç saat sonra geri geldiğinde bu sefer doğru hamleyi yaptığını anladı çünkü o yaklaştığı an kağıt parçası uzatılmıştı kapının altından.

Hızla eline aldı kağıdı.

Buradan çıkmama yardım et lütfen. Yalvarırım çıkar beni buradan ne istersen vereceğim sana.

Okuduğu şey içini ürpertirken cevap yazmamaya karar verdi. Evet, kesinlikle karışmamalıydı bu işe.

***

Karışmamaya karar verdiğinde rahatça arkasını dönüp gidebilmişti fakat yıllar sonra ortaya çıkan vicdanının sesi onu bir türlü rahat bırakmıyordu.

Onu rahat bırakmayan tek ses bu da değildi üstelik. Odanın yakınından ne zaman geçse içerideki kişi kapıya vuruyor küçük tıkırtılar çıkartıyordu.

Bütün gününü kapının yanında geçiriyor olmalıydı çünkü kata adım atar atmaz başlıyordu sesler.

Jeongguk içerdeki kişinin bu umursamaz hareketi yüzünden iki gündür diken üstünde geziyordu. Patronu bir şeyler fark ederse hem işinden hem canından olabilirdi sonuçta.

Bu yüzden bu duruma son vermek için bir kağıt parçası daha yolladı.

Kes şunu. Amacın beni öldürtmek mi? Başıma bela almak istemiyorum.

Tıkırtı sesleri sona erdiğinde Jeongguk kağıdı vermek için eğildiği yerden kalktı hızla. Bir an önce uzaklaşmalıydı fakat beklemekten alıkoyamadı kendini. Kısa bir süre sonra beklediği cevap geldi.

Hayır, hayır, hayır. Özür dilerim başını belaya sokmak istemiyorum ama sen benimle iletişim kuran tek kişisin. Bana senden başka yardım edebilecek kimse yok. Lütfen kurtar beni. Söz veriyorum ne istersen vereceğim sana.

Bana verebileceğin hiçbir şey yok. Bak burada neler döndüğünü bilmiyorum ama sonuçta adam senin kocan. Bu ikinizin halletmesi gereken bir sorun, beni karıştırma. Hiç bulaşmamalıydım sana.

Kağıdı yollayıp cevap beklemeden hızla uzaklaştı. Aldığı ilk cevaptan sonra karışmamaya karar verse de küçük çaplı bir araştırma yapmaktan alıkoyamamıştı kendini. Öğrenebildiği tek şey ise içerideki kişinin patronunun eşi olduğuydu.

Aralarındaki sorun ne bilmiyordu ve öğrenmeye hiç niyeti yoktu. Bu sefer daha kararlı adımlarla uzaklaştı kapıdan.

lucifer's angel •yoonkook• ✓Where stories live. Discover now