Senin Yanındaydı Hayat, Bir Şekilde

43 7 21
                                    

Minho Kasım sonuna kadar şehre dönemedi. Annesinin hastalığı ağırlaşmıştı. Acil paraya ihtiyacı olduğu için iki vardiya çalışmaya başlamıştı.

Aklından mektuplar ve Hyunjin silinmiş gibi duruyordu. Yine de Minho asıl gerçeği biliyordu.

Parayı buluşturur buluşturmaz annesinin hesabına yatırdı. Kendine bir gidiş bir dönüşlük para kalmıştı, bir iki de öğün çıkarabilirdi ama Minho şehre dönmeliydi!

Bunu zihnini kemiren minik kurtçuklar net bir şekilde haykırıyordu. Minho mektupları da takip etmeli, Hyunjin'i de ziyaret etmeliydi.

Hyunjin'in neşesine gizlenmiş umutsuzluğu hissetmişti Minho. Onun iyi olmasını istiyordu. Yürekten dilediği duaların kabul olduğunu biliyordu. Bu nedenle göğe bir kez daha başını kaldırdı.

Çantası hazır, sırtındaydı. Otobüs gelene kadar Seul havasını soludu nefese açmış gibi. Otobüs gelince beklemeden bindi, bir türlü hareket etmeyen otobüs yüzünden hafif de gerildi.

Çantası oldukça doluydu. Birçok şeyi doldurmuştu içine. Ne kadar kalabilecekse o kadar kalabilirdi. Hyunjin'in biçtiği gün kadar onunla olacaktı.

Hyunjin'in kalbine kapılmıştı Minho. Bunu henüz kendine itiraf edemese de onu bu süreçte çok anmış, çok özlemişti. Şimdi ona gidiyor olmak kalbini ancak güm güm ettirirdi.

Minho yanına oturan genç hanım ile biraz muhabbet etti. Yine yorgunluktan yığılıp kalmak üzereydi ama çok da keyifli hissediyordu. Hanımefendi o şehirde ne işi olduğunu sorunca Minho gülümsedi.

"Hazine arıyorum" dedi.

Sonra herkes kendi işine dönünce Minho yol boyu dışarıyı seyretti. Miyeon da yanında olsaydı sanırım bu kadın yaşlarında görünürdü. Minho nedense üzülmedi pek. Annesini de düşünmedi.

Dışarıyı izlerken yol bitti, Minho inip direkt evin yolunu tuttu. Mektubu onu bekleyebilirdi ama insanı onu özlemiş olmalıydı!

Minho umut etti.

Hyunjin işten yeni dönmüştü. Elindeki poşetleri evine taşımaktaydı. Minho onu görünce bir an duraksadı. Nasıl bir cesaretle yanına gidebilirdi ki?

Giderse ne diyecekti?

Bir an duraksadı sadece, hemen koştu yeni kişisine. Hiç aşık olmadığı için bilmiyordu bu hissin ne olduğunu. Koştu koştu, ara azalınca elini eğilip uzattı. Poşetlerin bir kısmını kavrayıp kendine çekince Hyunjin aşırı korktu. Arkasına döndü dehşetle.

Minho ile göz göze geldiler. Minho onun panikten boşalan elinden çekti poşetleri, sıradan bir şeymiş gibi dikleşip konuştu. Aslında kalp krizi eşiğinde hissediyordu.

"Nasıl geçti bu ay?"

Hyunjin elini hafifçe kalbinin üzerine koymuş soluklanmaya çalışıyordu. Minho onun çok güzel olduğunu düşündü. Kendine sinirini ifade bile edemiyordu, tatlı şey!

Minho hiçbir şey olmamış gibi diğer poşetleri de onun diğer elinden çekti. Hyunjin geride kaldığında bile arkasına bakmadı, eve girmek istiyordu.

Ama Hyunjin gelip sol elindeki poşetleri kendine çekti. Minho duraksayıp merakla, şüpheyle baktı ona.

Hyunjin gülümsedi.

"Çantan ağır görünüyor, kendine zulmetmene izin veremem. Diğer poşetlerden birkaçını sol eline geçirmezsen onları da alırım Minho."

Minho tehdite gözlerini devirdi, birazını diğer eline geçirdi. Hyunjin ile sıradanmış gibi yürümeye başladılar. Duygularını yönetemeyen ikili konu da bulamıyordu.

"Akşam" dedi Hyunjin gülümsemeye başlayarak.

"Akşam?" dedi Minho.

Hyunjin kıkırdadı yan yan bakarken. Minho merak etti, ona hafif bir omuz attı cevap ister gibi. Hyunjin sonunda konuştu yine.

"Ne pişireceksin bize?"

Minho biz olmaya da, evin şefi olmaya da aşık oldu.

Eğilip poşetleri izledi yolda yürürken. Neler alınmış bakıyordu, Hyunjin onun bu cevabına huzurla güldü. Kapının önüne gelmişlerdi, anahtarı çıkarıp kapıyı açtı. İçeri girdi.

Minho arkasından sakince içeri girdiğinde Hyunjin mutfağa girmişti bile. Minho onun bu alışma hızını normal bulmasa da kendisi de saçmaladığı için anlayışla karşıladı. O da mutfağa girdi, poşetleri bıraktı. Hyunjin poşetleri boşaltırken durdu, elini uzattı.

Minho anlayıp kendi poşetini onun elinde sırayla eritti.

Poşetler boşaldığında Hyunjin sonunda dönüp Minho'nun yüzüne bakmayı akıl edebildi. Minho böyle düşündü en azından.

Hyunjin onun yüzünü hüzünle izliyordu. Minho nedenini anlamadı.

"Gel benimle" dedi Hyunjin. Onun elini tuttu, elektrik herkesi çarparken ikisi de normalmiş gibi devam ettiler. Hyunjin Minho'nun tekli koltuğa oturması ile yukarı çıktı. Minho minik bir kukla gibi sahibinin emrini beklerken Hyunjin yastık yorgan indirdi. Aralık girmişti artık. Soğuktu.

Üçlü koltuğu açtı, çarşafı serdi. Güzelce düzeltti. Minho ona boncuk boncuk bakarken ona elini tekrar uzattı. Minho eli çarpılacağını bile bile tuttu. Hyunjin onu çarşafa oturttu. Yavaşça omuzlarından bastı.

Yüzleri birbirine bu kadar yakınken Minho nefesini tutmuştu. Bu adam ona neler yapıyordu anlam veremiyordu. Ona zeki diyenler utansın!

Hyunjin sonunda onun başı yastığa gelince gülümsedi. Minho gözlerini kırpıştırdı Hyunjin hiçbir şey yok gibi onun üstünü örterken.

"Çok yorgunsun" diye açıkladı Hyunjin sonunda kendini, "Yemek bugün benden, biraz dinlen."

"Ama" dedi Minho, ama Hyunjin nefesini tutmuş mutfağa kaçıyordu bile!

My Love From 2018 // HyunHo ✔️Where stories live. Discover now