On Bir

3.9K 234 18
                                    

canozan- seni gördüm rüyamda

Perşembe 14.43

Zil çalar çalmaz tahtada yazan son kelimeyi de defterime geçirip ayağa kalkmıştım. pencereden şöyle bir havaya bakıp üzerime montumu almaya karar vermişken arkadan seslenen Selçuk ile ona dönmüştüm.

"Nereye gidiyorsun?"

Dudaklarımı yalayıp önüme gelen saçlarımı çekerken "Dışarı çıkacağım." demiştim. Ben de geleyim demesinden son derece korkarken başını sallayıp beni onaylamış sıranın altından test kitabını çıkarmıştı.

"Tamam ben şu paragrafları bitireyim Selim'in yanına gidelim diğer teneffüs."

Başımı sallayıp kapıya doğru giderken askıdan montumu alıp sınıftan çıkmıştım.

Açıkçası Bahadır ile sigarayı bırak konuşmak bile istemiyordum birkaç gün önce. Kırılmıştım ona. Bana dediği şeyler sürekli aklımda dolanıp durmuştu. Bahadır ile biz yaklaşık iki senedir tanışıyorduk. Selim yüzünden bir nevi zorunluluktan tanışmıştık. Selim ve Bahadır bizim bir üst dönemimizdelerdi ve çok yakın arkadaşlardı. Bir gün bizim kitap kafede Selçuk'la otururken yan masada tek başına oturan Selim'le karşılaşmak ikimizin de tuhafına gitmişti. Önce onu tınnamazken Selim bizi görüğü gibi yanımıza gelmiş ismini söylemiş ikimizle de tanışmıştı. Tuhaf bir şekilde muhabbet de çok fena sarmıştı.

O günden sonra Selim'le yakın olmuştuk. Ayrı sınıflarda olsak da fırsat buldukça görüşmüştük. Geçen sene ise bizi Bahadırlarla olan grubu ile tanıştırmaya karar vermişti. Onun tabiri ile çok fazla bölünmek zorunda kalıyordu ve yoruluyordu. Biz de bunu kabul etmiştik üstelik daha en baştan hiçbirimizin kaynaşamayacağını hissetmiştim.

Selim'in diğer arkadaş tayfası bizden çok daha farklıydı. Daha fazla serseriydiler sanki ve fazlaca havalı. Özellikle bizden bir sınıf bile olsa büyük olmanın anlamsız kibri vardı üstlerinde. Yine de Selim hevesli diye gitmiştik buluşmaya. Onlar üç kişiydi biz de iki ve kimseden çıt çıkmamıştı. Özetle rezalet bir buluşmaydı. İsimlerimizi ve sınıflarımızı söyleyip susmuştuk. Selim konuşturmaya çalışsa bile hiçbir muhabbet dönmemişti. Üstelik hepsinin gözünde de o biz siden büyüğüz böbürlenmesi vardı. Ben ise içlerinden birine bakmıştım tekrar ve tekrar. Bahadır'dı adı. Aralarında en somurtkan olan oydu ama gözleri dikkat çekiciydi.

O buluşmadan sonra Selim bizi bir daha asla bir araya getirmeyeceğine dair yeminler etmişti. İki hafta sonra ise telefonuma Selim'in nerede olduğunu soran bir mesaj gelmişti. Profil fotoğrafında da Bahadır vardı. Kaydedip cevap vermiştim.

O günden sonra ise Bahadır'la hep Selim içerikli konuşmalar döndürmüştük aramızda. Daha fazlasını konuşmamış bir şeyler paylaşmamıştık. Ama son bir haftadır bunun dışında birbirimizle fazlaca şey paylaşmıştık. Hiçbir şey olmamış gibi davranması sinirimi bozmuştu. Dengesiz ve ne istediğini bilmeyen insanlardan hoşlanmaz ve hayatıma almamaya çalışırdım. Bahadır da tam öyle biriydi işte. Umursamaz, duyarsız, kaba ve dengesiz. Yine de onunla arkadaş olma düşüncesi beni devre dışı bırakarak cazip geliyordu.

Okul kapısından çıkıp arka bahçeye dönerken çoktan görmüştüm onu da. Arkası dönük üzerine giyidiği siyah sweatshirt ve converseleriyle buz gibi havada sigara içiyordu.

"Kardeş senin bu özgüven gerçek mi?"

Sesimi duyduğu gibi arkasını dönerken kaşları da anlamak ister gibi çatılmıştı. "Ne gerçek mi?" sormuştu saf saf. Kahkaha atma isteğimi bastırıp montumun fermuarını çekerken biraz daha yaklaşmış tam yanında durmuştum.

Yağmurdan Saklanan Balıklar (BxB) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin