Kırk Yedi

2K 123 13
                                    

3 Hürel- Bir Sevmek Bin Defa Ölmek Demekmiş

Cumartesi 13.45

Hayatımda bu aralar her şey yolunda gidiyordu sanki. Garip bir şekilde mutlu ve huzurluydum. Her sabah kollarında uyandığım çocuk ise bunun en büyük sebeplerinden biriydi. Beni bir an olsun yalnız bırakmıyor nereye gitsem nefes gibi ensemde bitiyor ellerimden tutuyordu.

Ben ise bundan hiç de şikayetçi değildim. Daha çok sevsin daha çok öpsün istiyordum her seferinde. Bana sarıldığı saniyeleri sayıyor bir sonrakinde daha çok sarılıyordum.

Aynı evin içerisinde yaşamak beni her ne kadar mutlu etse de burada kendimi misafir gibi görmekten alamıyordum. Babası da kendisi de bunu bana hissettirmemek için ellerinden geleni yapıyordu ama ben bir türlü içimde ikna edemiyordum.

Burası benim evim değildi. Gitmem gerekiyordu. Beni uzun süre evine alacak bir arkadaşım yoktu. Hepsinin ailesi bir süre sonra benim neden evde olduğumu sorgulayacaktı. Akrabam yoktu. Eve tekrar geri dönmem lazımdı ama babam olduğu sürece o eve giremezdim. Babam olmasa bile o eve girmek bana azaptan başka bir şey vermeyecekti.

Ablamla sürekli irtibat halinde olmaya başlamıştım. Babamla annem resmen mahkemeye çıkmışlardı ama babam işleri çirkinleştirmeye karar vermiş olacak ki ne nafaka vermeyi kabul etmişti ne de boşanmayı. İşler uzadığı için buradan da bir ev tutabileceklerini söylemişti ablam. Kardeşlerimi özlemiştim. Kendimi itiraf etmekte zorlansam da ablamla annemi de özlemiştim.

Burada mutluydum ama ait olamama hissi peşimi bir türlü bırakmıyordu. Misafir olduğumu kendi kendime defalarca hatırlatıyordum. O kadar mahcup hissediyordum ki burslarımdan biriktirdiğim parayı evin masraflarına ortak olmak için teklif etmiştim. Karşılığında Turgut Abi'den aldığım sert cevap ise bir daha bunu tekrarlamam gerektiği yönündeydi.

"Ya siktir git Selçuk hile yapıyorsun."

Selim'in öfkeli çıkan sesi ile birden irkilirken önümdeki kartlara odaklandım. Selim ve Selçuk sürpriz bir şekilde öğlen buraya gelmişlerdi. Bahadır daha kapıdan girdikleri anda onlara söverken Selim elindeki sodaları sallayıp "Felekten bir gece çalmayalım mı kardeşim?" demişti. Saatin gündüz iki olduğunu ise kimse sorgulamamıştı. Yaklaşık bir saattir ise sade soda içip pişti oynuyorduk.

"Ya mızmızlanmasana oğlum nasıl hile yapabilirim?"

Selçuk tam aksine onu ikna etmeye çalışsa da bir türlü olmuyordu. Selim oyun oynarken tam bir mızıkçı oluyordu.

"Ya görüyorum yavşak bakıyorsun kartlara. Siktir git oynamıyorum ben."

Ben onlara gülerken Bahadır elindeki kartları bırakıp Selim'in tepesine çökmüştü bile.

"Oğlum sen ne biçim bir şerefsizsin lan.  Ağız tadıyla bir şey oynatmadın pezevenk."

Onlar arada boğuşurken biz de Selçuk'la göz göze gelip aynı anda sodamızı yudumladık. Biraz yanıma yaklaşıp "Nasılsın?" derken meraklıydı. Birkaç gün önce onun evinde kalmış bütün yaşadıklarımı uzun uzun anlatmıştım. Ses etmeden beni dinlemiş en sonunda ise bana sarılıp uyumamı söylemişti. Selçuk bu konularda çok konuşan teselli verebilen biri değildi. Ama bana sarılışından bile iyi olmamı ne kadar istediğini ve destek olmaya çalıştığını anlıyordum.

"İyiyim." dedim. Gerçekten de iyiydim. Hayatımda bir şeyler yoluna giriyordu.

"Çok sevindim iyi olmana."

Ben ona gülümseyip sırnaşırken elinin birini kaldırıp saçlarımı karıştırdı. Tam da o sırada Bahadır'ın sesi yayıldı.
"Selçuk senin elini koparırım lan cek elini."

Yağmurdan Saklanan Balıklar (BxB) Donde viven las historias. Descúbrelo ahora