Final.

2.4K 135 30
                                    

Redd-Nefes Bile Almadan
The Neighbourhood- Reflections

Çarşamba 15.06

Vedalardan hoşlanmıyor. En çok da habersiz vedalardan hoşlanmıyor Bahadır. Annesinin öldüğünü bir sabah odasına girdiğinde soğuk bedeninden anlıyor. Veda konuşması bile yapamamak kahrediyor Bahadır'ı. Son kez de olsa annesine seni seviyorum demek istiyor fakat artık bu istek son derece imkansız. Mezarının başına ne zaman gitse seni seviyorum diyerek başlıyor cümlelerine ama yeterli gelmiyor. Bahadır annesini çok fazla özlüyor. 

Şimdi ise babasının hemen yan koltuğunda otururken sessiz gözyaşlarını sevgilisine döküyor. İçinde ne bir kızgınlık ne de farklı bir olumsuz duygu var. Bahadır'ın tek derdi son kez de olsa ona seni seviyorum demek esasında. Onun gitme ihtimalini canını çok acıtsa da kabulleniyor. 

Yine de her şeye rağmen Bahadır onun yanında kalması için her şeyini vermeye razı geliyor. İnsan bazen bütün yenilmişliklerini düşünürken kendinden de vazgeçiyor. Bahadır en çok Bike'ye yeniliyor. 

Her şeyin daha farklı olduğu senaryoları beyninde tekrar tekrar oynatırken şimdinin aksine hepsinde kahkahalarla gülüyorlar. Artık sadece hayallerinde beraber gülecek olmaları canını acıtıyor. Onu başkasının yanında o koca yeşil gözlerini kısıp gülerken düşünmek öldürecek kadar kuvvetli bir his veriyor kalbine. Onun başkasını sevmesinin zahiri hayali bile yetiyor hıçkırmasına. Bahadır hıçkıra hıçkıra arabada ağlıyor. En çok da hatalarına belki geç kalmışlıklarına. 

"Bahadır. Oğlum yapma böyle. Yetiştireceğim seni söz."

Bahadır daha çok ağlıyor babasının söyledikleriyle. Yetişse bile ne olacak bilmiyor. Bike gidecek. Bahadır bir başına bu koca şehirde kalacak. Belki nefes almaya devam edecek. Belki gülecek ama sanki Bike hayatına hiç girmemiş gibi yaşayamayacak. Bir daha onunla aynı sokakta buluşamayacak. Otobüste onu uyurken bir daha hiç izleyemeyecek. 

"Baba ben öleceğim baba."

Kesik kesik söylediği şeyler arabanın daha da hızlanmasına sebep oluyor. Babası sık sık yolu kontrol edip hızlanırken tek yapabildiği dışarıyı izlemek ve daha çok ağlamak. Her şey iyiyken neden bir anda gitmek istediğini sorguluyor bir an. Cevaplar havada uçuşuyor fakat hiçbirinin yanıtı yok. Bahadır cevapsız sorulardan her geçen saniye daha çok nefret ediyor.

Nihayet son yokuşu da çıkıp Aşti'ye girdiklerinde Bahadır heyecanla kasılıyor. Babası yirmi dakikalık yolu tam on üç dakikada gelirken Bahadır hala zamanı olduğu için birden ümitleniyor. Neye ümitlendiğini itiraf edemese de kafasından tek bir şey geçiyor: Hala geç değil. 

Babası yolda hiçbir trafiğe takılmazken birden otogarın girişinde trafiğe yakalanıyor. "Hay sokayım sizin kornanıza. Yavşak şerefsiz hızlansana." 

Babasının ağzından duyduğu küfürle bir an kocaman açılıyor Bahadır'ın ağzı. Babasından daha önce hiç kötü söz duymuyor. Adam sinirle söylenirken Bahadır daha fazla zamanının kalmadığını fark edip hızla arabanın kapısını açıyor. 

"Ben buradan sonrasını giderim baba. Yoksa geç kalacağım teşekkürler."

Turgut tam oğlu giderken aklına bir şey gelmiş gibi "Bahadır!" diyor. Bahadır babasına bakarken adam hiç alışkanlığı olmasa da "Seni seviyorum oğlum bol şans." diyor. Bahadır'ın içi bir an yeşeriyor sanki. Kurak bir bölgeye yağmur yağmış da bir yerler yeşermeye başlamış gibi hissediyor. 

"Ben de seni seviyorum baba."

O vakitten sonra daha fazla oyalanmıyor. Üç katlı koca otogarın orta katından hızla merdivenleri kullanıp giden yolcuların olduğu üst katına çıkarken kullanabileceği bütün enerjiyi kullanıyor. Geç kalırsa hiçbir zaman kendini affetmeyecek biliyor. 

Yağmurdan Saklanan Balıklar (BxB) Where stories live. Discover now