Kırk

2.3K 179 15
                                    

Sema Mortiz- Hasret

●Perşembe 18.57

İnsan en çok ne zaman utanırdı? Güldüğü zaman mı? Ağladığı zaman mı? Ben en çok ağlamaktan utanırdım. Sanki birisi beni ağlarken görse ayıplayacak, hakaretler edecek, hor görecek gibi gelirdi. Gözyaşlarım da hiç akmazdı o yüzden. Akmasın diye uğraşır dururdum.

Halbuki ağlamak neden ayıplanacak bir duygu olsundu? Ben bu yaşıma kadar ağlamayı hep güçsüzlükle bağdaştırmıştım. Kimse beni ağlarken görmesin, güçsüz sanmasın diye düşünürdüm. Selçuk'la izlediğimiz en acıklı filmlerde bile boğazımdaki yumruyu gidermek için tekrar tekrar yutkunurdum. En acıklı şarkıları gece yatmadan önce dinler sabaha gözyaşlarımı saklamak için uyuyamadım derdim.

Babam öğretmişti bana bunu. "Erkek adam gözyaşı dökmez." derdi. Çatık kaşlarını da göstermeyi hiç ihmal etmezdi. "Gözleri bile dolmaz. Erkek dediğin güçlü olur. Ne öyle karı gibi ağlamak?"

Babamın bana ilk öğrettiği şeylerden biriydi bu. Ne zaman ağlayacak olsam dolanır dururdu bu sözler kafamda. Aslen hayrandım babama. Gözüme heybetli gelirdi. Her çocuk gibi severdim ben de.

Eskiden, daha aklım bir şeylere yetişmezken kapıdan geldiği an ellerine bakardım. Bir kez çok güzel bir bisküvi getirmişti bana belki yine getirir diye. Babam o bisküviyi bana bir daha hiç getirmemişti.

Cimri bir adam değildi. Saf kötü kalpli bir adam olduğunu da düşünmemiştim hiç. Bizim aramızda büyük bir yol vardı aynı yönde olmamıza rağmen. Ben o yolları hiç aşamadım, babam ise yolun uzaklığını bile görmemişti zaten.

Ben o bisküviyi benim sevdiğimi fark edip defalarca almasını çok istemiştim ama hiçbir zaman olmadı. Ben bağıra çağıra ağlamayı çok istedim ama olmadı. Babam beni hiç görmedi.

Şimdi gidecek bir yerim bile yokken bana sımsıkı sarılan bu çocuğa neden bu kadar tutuldum daha çok anladım. Bahadır babam gibiydi. O da beni görmüyordu. Biz de aynı yöndeydik ama benim yolum Bahadır'ın yolunun kenarından bile geçmezdi.

Şimdi onun kollarında ağlıyordum. Güçsüzdüm. En çok Bahadır görsün istedim bu halimi. En çok o görsün böyle sevsin beni. Artık üzerime kalıplar koyamayacak kadar yorgundum çünkü.

"Bike ben senin yanındayım."

İçim cız etti sanki bir anda. Bu cümleyi uzun zamandır duymamış gibiydim. Gözlerim parladı. Daha çok ağladım omzunda.

"Ölsem keşke."

Bunları söyleyebildim sadece. Başka da söyleyecek bir seyim yoktu zaten. Ben bu zamana kadar hiçbir zaman ölmeyi dilememiştim. Hiçbir zaman dünyadan varlığım silinsin istemedim. İlk kez annem bile arkamdan üzülmez gibi geldi.

"Öyle deme Bike lütfen. Ölmek senin için bu kadar kolay mı? Ya arkanda bıraktığın insanlar ne olacak?"

Başım omzuna dayalı iç çektim. Çatallı sesimle "Kim üzülecek benim arkamdan?" dedim. Beni evden kovan babam mı? Hiçbir şey demeyen annem mi?

Derin bir nefes aldığını hissettim. Biliyordum Bahadır için bu konuları konuşmak rahatsız ediciydi. Ondan sonra fazlasıyla özür dileyecektim. Bu aralar hata yapmaktan başka bir işe yaramıyordum.

"Selim ne olacak? Selçuk? Ben ne olacağım Bike? Sen öleceksin biz ne olacağız?"

Elim önce koluna dokunmak için hareketlendi ama hemen indirdim. Geri çekilmek istesem de belimi saran elleri izin vermedi.

"Üç gün ağlarsınız sonra düzelirsiniz diyorsun değil mi içinden Bike? Beşinci güne sanki bir şey olmamış gibi hayatımıza devam ederiz sanıyorsun. Öyle olmuyor biliyor musun? Ben senelerdir-" nefesi tıkandı sanki bir an. Endişe ile yüzüne bakmak istesem de yine izin vermedi çekilmeme.

"Ben senelerdir bir resimle konuşuyorum Bike. Bir insan cansız bir eşyayla ne konuşabilir? Ben senelerdir annem orada beni dinliyor gibi her şeyi ona anlatıyorum. Hala sofraya bir tabak fazla koyuyorum. Bazen kapının arkasında beni bekliyor gibi zili çalıyorum. Ne o resim benle konuşuyor ne de zili biri açıyor. O tabak oraya konduğu zaman iki kişi acıklı acıklı aynı yere bakıyoruz."

Bahadır'ın elleri bu kez saçlarıma gitti. Yavaş yavaş okşadı saçlarımı bir şey demedi. Ne zaman durduğunu bilmediğim gözyaşlarım tekrar aktı. Ruhumda bir yerlere dokunduğunu inkar etmek de haksızlık olurdu.

"Gideceksen okşama saçlarımı Bahadır."

Bir an durdu ama çok küçük bir saniyeydi. Tekrar elleri hareketlendi. Yavaş yavaş okşamaya devam etti. Benim her bir saniye gözkapaklarım daha da kapandı sanki. Bahadır'ın odasında yerde öylece oturup birbirimize sarılıyorduk.

"Sana ninni söyleyeyim mi?"

Başımı aşağı yukarı salladım. Yine yumru oturdu kaldı ama artık ağlayacak gücüm de kalmamıştı.

"Güzel oğlan uzak diyarlardan gelmiş. Bize neler neler getirmiş. Küçükken hep ağlarmış. Güzel oğlan uzak diyarlardan gelmiş. Çamlıbel'i aşmış gelmiş. Güzel oğlan, mis kokulu oğlan ağlamış. Ne ana kalmış ne baba kalmış."

Dudaklarımda silik bir tebessümle dinledim onu. Bahadır benim bu dünyada gördüğüm en güzel insandı. Ellerini hala saçlarımdan çekmemiş küçük küçük okşamaya devam etmişti. Biraz daha yaklaştım ona. Kokusunu alayım diye biraz daha yaklaştım.

"Babam, annemi aldatıyormuş."

Eli bu kez daha uzun süre hareketsiz kalırken "Anlatmak zorunda değilsin." diye mırıldandı. Değildim ama istiyordum. Anlatmazsam patlarmışım gibiydi.

"Annemin de haberi varmış ama susmuş. Bizim için katlandığını söylüyor. Her şey daha güzel olur sandım. Ben okumaktan bile vazgeçtim. Planlar yaptım. Ertesi gün aynı masaya oturacaklarını bilemedim."

Başımı iki yana sallarken yavaşça kafamı ayırdım omzundan bu kez karşı çıkmadı bana. Gözlerim gözlerini bulurken sol gözümden bir damla daha aktı. Aktı ama yaktı sanki.

"Ben mutlu oluruz sandım."

Bahadır'ın sağ eli yavaşça gözümden akan yaşı sildi. Bir daha aktı. Bahadır tekrar sildi.

"Ben," duraksadı bir an. Onunda gözleri bir hayli kızarıktı ağladığını anlamıştım. "Ben senin ailen olamam Bike." Omzum bir an tekrar çöktü. Bakışlarımı kaçırmak istedim ama Bahadır çenemi tutup tekrar yüzüne sabitledi yüzümü.

"Ben ailen olamam Bike çünkü bir aile ne demek unuttum, çok zaman geçti üzerinden. Ama senin saçlarını hep okşarım. Sana ninniler söylerim. İstersen sadece dinlerim, istersen sen konuşmadan beklerim."

Yutkundum. Ucu açık bir konuşmaydı. Vaatler vardı. Sözler vardı. Bahadır'ın ellerini sürekli saçlarımda hayal ettim. Güzel sesinden ninniler dinledim.

Bin tane gözyaşı dökmüştüm bugün. Bin tane hıçkırık kaçmıştı ağzımdan. Ben Bahadır'ın bir sözüne binini de unutmuştum. Şimdi kalbim hiç olmadığı kadar canlı, hiç olmadığı kadar nefes alıyordu.

♡♡♡♡♡

İyi bayramlar şekerlerr. Bayram hediyesi bölümü yazdım iki saatte şip şakk. Umarım seversinizz. ♥️♥️

Yağmurdan Saklanan Balıklar (BxB) Onde histórias criam vida. Descubra agora