Otuz Dokuz

2.3K 187 25
                                    

Çağan Şengül& Vedat Özkaya- Kör Kuyular

Ilık bir gündü bugün. Kışın ortasında olmamıza rağmen her zamankinden daha sıcaktı hava sanki. Güneş yavaş yavaş kaybolmaya başlarken bugün yalancı olmadığı hala biraz da olsa sıcak olan havadan belliydi. Severdim böyle havaları. Bana hep evin arkasındaki bahçede gülerek oynadığım oyunları hatırlatırdı.

Bir zamanlar ben de sarsılarak gülebilen tek derdi arkadaşları ile dışarı çıkmak olan bir çocuktum. Ailemdeki problemler o kadar önemli değildi. Bilmiyordum. İdrak edemiyordum. Annem ve babam vardı. Varlıkları vardı. Yeter sanıyordum.

Ilık yaz akşamları dertsizce yakalamaç oynarken tek sıkıntım benden hızlı olan arkadaşımı yakalamaktı. Tek göz yaşım yere düştükten sonra acıyan bacağımaydı. Bir çocuk ne kadar kaygısız olursa ben de o kadar kaygısızdım işte.

Annem o zamanlar daha içli bir kadındı. Şimdi düşündükçe daha iyi anlıyordum bunu. Seneler içinde tek sıkıntısı yemek yapmak, bulaşık yıkamak olan bizimle neredeyse konuşmayan bir kadın haline gelmesi sanki o hep öyleymiş gibi düşünmeme sebep olmuştu. Oysa ben annemin elimden tutup beni parka götürdüğü anları şimdi hatırlıyordum. O ılık yaz akşamları Bilal, ablam ve ben parka giderken mutluyduk.

Ellerimize birer pamuk şeker alırken sokakta keyifle yürüyorduk. Beraberdik. Annem bize bakıp gülüyor üzerimizi batırınca da yalandan kızıyordu. Ama şu an dikkatimi çeken ayrıntı ise annemin o zaman içten bir şekilde gülebilmesiydi. O zamanlar da çok güzel bir kadındı annem. Yanakları hafif dolgun bembeyaz yüzü vardı. Gülüne elini hep ağzına kapatırdı eksik bir dişi vardı. Ne zaman gülse ağzını kapatmadan önce gülüşünü yakalamak için hep anneme çevirirdim kafamı. Çok güzel gülerdi benim annem.

Zaman geçtikçe annem gülmeyi bıraktı. Aramıza duvarlar girdi sanki. Ablamla artık o sokakta pamuk şeker yiyen çocuklar değildik. Her şey değişiverdi birden. Annem sadece evin işleri ile ilgilenen, yaşam belirtisi göstermeyen bir kadın oluverdi. Yemek yapıyor, çamaşır yıkıyor ve bunlarda bizim yardımlarımızı bile kabul etmiyordu. Az konuşuyor hiç gülmüyordu. Belki seneler içinde kaybolmayan tek şey annemin o güzelliğiydi.

Ben bu değişimin sebebini kendime çok defa sormuştum. Çok defa kafamda hikayeler kurmuştum. Ama hiçbirinde başka bir kadın yoktu. Hiçbirinde babam annemi aldatmamış, başka bir kadına ev kurmamıştı. Dün gece benim bütün hikayelerim de yakılmıştı böylece. Ne hazin bir sondu.

Yine her zamanki sessiz aile soframıza kurulurken babama acil telefon gelince kalkmış başka odaya gitmiş konuşmuş gelmişti. Annem elindeki bardağı sıkmaktan kırınca da Bilal ile ikimiz telaşla kalkmıştık. En küçük kardeşim ağlayarak anneme bakarken elim ayağım birbirine dolanmıştı. Bilal'in de benden farksız olduğunu görünce derin bir nefes almıştım.

"Bilal sen Fatma'ya bak ben annemle ilgilenirim."

Bilal hızla Fatma'yı alırken ben de hızlıca annemin eline bakmıştım. Kan tutardı beni ama dün gece hayatımda hiç olmadığım kadar soğukkanlı davranmıştım. Hızla elini temizlerken annem nefes alıp vermek dışında bir yaşam belirtisi de göstermemişti. Bakışları sabit masaya bakarken göz kapakları bile kapanmıyordu sanki.

Titrek nefeslerle "Anne." derken bile beni duymuyordu. Ne zaman ki babam elinde telefonu ile içeri girdi o zaman ortalık karıştı işte. Az önce hareket bile etmeyen annem yerdeki camları umursamadan sadece çorapları olan ayaklarıyla bağırarak babamın üzerine yürüdü sonra.

"Allah senin belanı versin. Allah senin belanı versin mahvettin hayatımı. Mahvettin beni. Yanımızda bari yapma pisliğini."

Annem elleriyle babama vuruyor bağırıp duruyordu. Ne olduğunu bile anlamamıştım. Babam ellerini tutmaya çalışıp "Derya kendine gel." dese bile annem duymuyordu sanki.

Yağmurdan Saklanan Balıklar (BxB) Où les histoires vivent. Découvrez maintenant