Yirmi Dört

2.8K 205 25
                                    

yalan- manuş baba

Cuma 21.42

Küçükken, biraz daha ergen yaşlarımdayken annemle babamın yanında ne zaman otursam kendimi yabancı hissederdim. Sanki o odada oturanlar benim ailem değil gibiydi. Aradaki soğukluğu hiçbir zaman anlayamazdım. Put gibi bekler uykum gelene kadar otururdum. Babam bir kanepede kaşlarını çatar kendisinin bile anlamadığı bir film izlerdi zaten yarısında da uyuklardı. Annem ise eline bir örgü alır gözünü ayırmadan karnı burnunda onu örerdi. Ablam ve kardeşlerim ise benden farksız sadece otururlar ve beklerlerdi. Sesimiz çıkmazdı. Babam kızardı annem de babam kızmadan onu kızdırdığımız için kızardı. Susardık. Susma oyunu derlerdi buna. Ben oyun olmayacağını bilecek kadar da büyümüştüm üstelik. 

Sonraları ise ders çalışma bahanesi ile odalarımıza çekilmeye başlamıştık. Annemle babam hala aynı koltuktalardı. Hala aynı yabanclıktalardı. Artık sadece yemek yemek için bir araya gelir olmuştuk. Aynı evde uyumak için bir arada gibiydik sanki. Her gün aynı konuşmalar havada uçuşuyordu. Her gün aynı davranışlar rutin bir şekilde yapılıyordu. 

Dün akşam ise ilk kez bir farklılık olmuştu. Ben babamın karşısına geçip bugün için izin almıştım. Ellerim terlerken babamın gözüne bakamadan "Yarın bir arkadaşımda kalabilir miyim?" derken sesimi kendim bile zor duymuştum. Babam bile sesin benden çıktığına son derece şaşırmış iki dakika boyunca yüzüme bakmıştı. O an bile babamla aramızda uçurum olduğunu yeniden fark etmiştim. "Kimmiş bu arkadaş?" derken onu ikna edecek şeyleri de söylemiştim böylece. 

"Okuldan. Bitirmemiz gereken bir proje var. Hafta sonu başka bir ödev yapmam gerek o yüzden yarına kaldı. İzin vermezsen sıkıntı değil ama düşük alırım."

"Tamam." demişti sadece. Arkasına yaslanıp yine kendisinin bile anlamadığı filmlerinden birini izlemeye devam etmişti. 

Annem memniyetsiz bakışlarını atıp önüne dönünce bu işin olduğunu anlamıştım. Ablamın şehir dışında bir okula gitmesi ilk kez bu kadar işime yaramıştı. Ona laf anlatmayacak olmak bugün benim için büyük bir lükstü. 

Her şey eski seyrine dönünce odama geçip Bahadır'a haber verdikten sonra her şey çok hızlı gelişmişti. Kendimi bir anda renkli ışıklarla adı yazan pubın önünde bulmuştum.

Bahadır'ın kapıdaki adamla bir şeyler konuşması ile içeri geçmiştik bile.
"Nasılım ama? Adam bana başını salladı. Bizim de bir ağırlığımız var dedik."

Göğsünü kabarta kabarta konuşan oğlana sadece gülmekle yetinmiştim. Etrafı incelemeye başlamıştım çoktan. Merdivenlerden üst kata çıkarken burnuma şimdiden gelen ağır sigara kokusu içmeme rağmen beni bile rahatsız etmişti. Arkadan yavaş bir şarkı çalıyordu son derece yüksek bir sesle.

"Etrafta dans eden insanlar bekliyordum."

Biraz ona sokulup kulağına bağırırken yarım ağız bana gülümseyip yaklaşmıştı benim gibi "Cumartesi akşamları alt katta parti oluyor. Ben de hiç gitmedim bugün biraz daha sakin takılırız diye düşündüm." diye açıklamıştı.

Başımı sallayıp masalardan birine geçmiştim. Sarı bir ışık ve dumandan üç masa ilerisini göremediğim ortam bana biraz yabancı gelmişti. Tıpkı annemlerle beraber o oturma odasında oturuyor gibi hissediyordum.

Bahadır'ın gözlerini üzerimde hissederken gözümü ne var anlamında kırpınca sesini duyurmak adına yaklaşmıştı yine.
"Oğlum etrafa öyle bir bakıyorsun ki tiksiniyor gibi. Sevmediysen kalkabiliriz."

Yağmurdan Saklanan Balıklar (BxB) Where stories live. Discover now