3.8

718 117 102
                                    

Hyunjinin sorusuna gerilerek kollarımı kaşıyorum. İstiyorum ama çok korkuyorum. Minho hyung gibi olmadığını biliyorum ama yine de ya sevemezsem başaramazsam mental durumum yüzünden diye korkuyorum. Beni anladığını Hyunjinin biliyorum. Bu yüzden bir kısmım çok rahat.

"Şey," sözümü kesiyor Hyunjin, "İstemiyorsan söyle Jisung seni asla zorlamam biliyorsun." Bana tatlı masum bakışlarını atıyor. O kadar tatlı ki. "Hyun şey olabilir ama yavaştan gideriz ben pek bilmiyorum bu yüzden şey yani." Gözlerini gözlerime sabitliyor. Kollarımı hafiften tutuyor, canımı yakmak istemiyor çünkü kollarım yaralarla kaplı. "Ji, olur. Anlıyorum seni."

İçimde mutlu olacakmışım gibi bir his var ah Tanrım bu nasıl his böyle.

"Teşekkür ederim."  Gülümsüyorum. O da bana geri gülümsüyor.

Aradan zaman geçiyor, bu süre zarfında uyuyakalıyoruz. İlk defa güzel bir uyku çekiyorum. Vücudum ağrıyor fakat umurumda olmuyor. İlk defa, güzelce uyuyorum. Hyunjinden erken kalkıyorum. Ona bakıyorum dönüp. Uyuyor. Gece bana sarılıyordu şimdi ben kolları arasından çıkınca peluş hayvanıma sarılmış, öylece uyuyor.

Tanrım neden ona bakmaktan kendimi alıkoyamıyorum.

Beni çok güzel.

Parmaklarımı benine yaklaştırıp dokunuyorum benine. Uyandırmaktan çok korkuyorum onu. Bilmiyorum çok korkutucu bu kadar masum uyuyan birini uyandırmak. Biraz daha yaklaşınca kokusunu alıyorum. Acaba diyorum,  burnumu boynuna getirip koklasam uyanır mı?

Düşüncelerimde savaştıktan sonra bunu yapıyorum. Uyanmıyor ama çok güzel kokuyor. O...güzel kokuyor. Bu koku. Çok garip ama güzel.

Daha sonra yataktan kalkıp aşağı mutfağa gidiyorum su içmek içim, çok susuyorum son zamanlarda. Suyu doldurup içerken kapı sesi geliyor, saat akşam 8 civarı. Hyun ile baya uyumuşum diyorum içimden. Kapıdan kimin geldiğine bakıyorum. Kyungoo teyze olamaz bu yüzden Minho hyungdan başka şans yok. Montunu asıyor o kişi. Etrafa tanıdığım bir koku yayılıyor. Bu Minho hyung. Bana doğru gelmeye başlıyor.  Sarhoş değil ama biraz içi geçmiş gibi gözüküyor.

"Geç kaldım değil mi?"

"Neye hyung?"

"Sana. Aramızdaki şeyleri, yaptıklarımı düzeltmeye." Ona bakıyorum, gözlerine özellikle.

Üzgün gibi gözüküyor.

"Biraz öyle oldu hyung ama sorun değil. Nasıl istersen öyle davran ki her zaman öyle yaptın, yapıyorsun." diyorum sertçe.

"Ji," diyor "benim sana ne kadar değer verdiğimi görmüyor musun?" Şaşırıyorum.

"Hyung yaptıklarını yaparak şakalar yaparak kalp kırarak sonra ise özür dileyerek verdiğin değeri gösteremezsin. Bak bu bana göre yanlış ve üzücü bir şey."

Arkamı dönüyorum. Onun da telefonu çalıyor o vakit. Açıyor birkaç saniye derin nefes alıp iç çektikten sonra. Sung, kesinlikle telefonda arayan. Biliyorum. Hissediyorum.

"Efendim," diyor "sevgi-" zorlanarak diyor son sözü sanki zorundaymış gibi. Daha sonra uzaklaşıp odasına çıkmaya başlıyor. Merdivenlerden çıkarken, "Arkadaşın burada mı?" diye soruyor bana doğru. "Burada. Uyuyor yatağımın üstüne." diyorum. Çıkıyor onaylayıp kafasıyla yukarı.

Bardağa Hyunjin için su doldurup yukarı çıkmaya başlıyorum ben de. İçimden, sana inanamıyorum hyung diyorum.

Minho hyungun Sunga geri dönmesi çok garip geliyor, Seungminin beni aramaması geri dönmemesi de. Her şey çok garip ve saçma geliyor bir anda bana.

Odaklanmamam gerek bunlara kendime odaklanmam gerek Jisung hadi.

Odaya giriyorum. Hyunjini çoktan uyanmış bana bakarken buluyorum. "Günaydın!"
"Daha çok iyi akşamlar ama sen bilirsin Ji."
Gülüyorum. Suyu uzatıyorum, içiyor. Daha sonra biraz daha oturup yemek söylüyoruz. Onları yiyoruz. Gecenin sonunda yatmadan Hyunjin kimsenin bana daha önce sormaya cesaret edemediği şeyi soruyor.

"Ji, ben yaralarına bakabilir miyim? Kesiklerine?"

Çekiniyorum. Çok çekiniyorum senden. Bana eskisi gibi bakmazsın diye korkuyoum Hyun. Rahatsızca yerimde kıvranıp kendimi rahatlatmaya çalışıyorum, biraz rahatladıktan sonra kafamı onaylar gibi sallıyorum.
"Sana eskisi gibi bakmayacağımdan bu tür şeyleri düşünüp korktuğunu biliyorum Ji. Ama öyle bir şey olmayacak güven bana." Gözlerim doluyor. Ağlamaya başlıyorum bir anda. Hyun bana yaklaşmaya silmeye çalışıyor göz yaşlarımı ama ben hayır diye ellerine çapraz yapıp uzaklaştırıyorum onu ve tişörtümü de o sırada çıkarıyorum.

"Mutluluk gözyaşları"

"Eminim öyledir Ji." gözleri vücudumda "Ji Bak ne yapacağım şimdi ama şok olma lütfen."

Kafamı sallıyorum.

Tişörtünü çıkarıyor. Yaralar, kesikler görüyorum.
Gözleri doluyor bir anda, bana bakıyor saçlarını karıştırdıktan sonra, ve bana dünyanın güzel cümlelerini diyor o an,

"Yalnız olmadığını unutma Ji."




Merhaba. Nasılsınız? Umarım iyisinizdir eni bölüm. Umarım beğenirsiniz. Yorumlarınıza bu bölümde ve sorduğunuz şeylere sorulara cevap vermeye çalışacağım. Kalın sağlıcakla. Unutmayın yalnız değilsiniz. Kimse yoksa ben varım unutmayın lütfen bunu.

iktsuarpok : minsungWhere stories live. Discover now