49.Bölüm

276 27 1
                                    

Ben geldim hoş geldim. Nasılsınız?

Çok bekletmedim ve bölümü yazdım. Sizlere de oy verip yorum yapmak düşüyor .

Böyle ara karakterin ağzından olsun mu?


***

Omuzlarını düşürerek başını sallayıp Aaronla aramıza girdi. Kalemi eline alıp haritanın bir köşesinden öteki köşesine çizgi çizdi. Aynı işlemi diğer köşeler için yaptığında harita üzerinde çarpı işareti oluşmuştu.

"Pegasuslar'ın kanatları var ne diye karada yaşasın. Gökyüzünde kendilerine kimsenin ulaşamayacağı bir alan bulmuşken hemde."

***

Seinaa

Ben Yıldızdım. Sıradan basit bir genç kız. Anlaşamasakta sevdiğim bir abim, sevgilerini eksik etmeyen annemle babam vardı. Hayattaki tek gayem ise üniversite sınavını kazanmaktı.

On sekiz yaşındaydım. Gençtim ve üzerime bir sürü sorumluluk binmişti bir anda. Fantastik dizilerden ve filmlerden aşina olduğum şeylerin çoğu yalan da olsa... alışmıştım.

Büyücü tahtının gerçek sahibiydim. Ailemin adına kara leke sürülmüştü. Bunu düzeltmekte bana düşüyordu.

Dünyadan ayrıldığımızda arkada bıraktığım ailem için üzülüyordum. Onları o dünyada bırakmak istemiyordum. Kendime de yeni bir yol çizmişken en iyisini yapmak zorundaydım.

Yarı ejderha olmam ise işleri hiç kolaylaştırmıyordu. Antrenmanlarda ve büyü derslerinde yapamadığım  zaman çok çabuk sinirleniyordum. Bu ateş ejderhalarının genlerinde varmış.

Öfkeden ve kaostan beslenen ejder ruhları idiler. Su ejder ruhları en sakin olanlarıymış. Toprak Ejder ruhları ise en hayat dolu olanlarıymış. Hava ise oyunbazlığı ile bilinirken ruh ejder ruhları bilgileri ile tanınıyormuş.

Dünyada değildik. Amorya'nın zehirli bitki ve ürkütücü hayvanların olduğu ormanda saklanıyorduk. Bu en iyi seçenekmiş. Karanlık git gide gezegeni sarıyordu. Ruhum günden güne ümitsizlikle sarmalanıyordu.

Yaptıkları büyüler ise bizi gizlemeye ve ormandaki tehlikelerden korumaya yetiyordu. Güçsüzlerdi. Sebebini bilmiyordum. Bana hiç bir şey anlatmıyorlardı ama krallığı kurtarmamı bekliyorlardı.

Ne güzel!

"Leydim!"

İrkilerek yanan odunlardan alıp seslenen kişiye döndüm.

"Evet?"

"İki saattir size sesleniyorum Leydim." Ela gözleri zeytin yeşili gözlerime değdiğinde gözlerimi kaçırdım.

Kesin yüzümde kızarmıştı! Buğday tene sahiptim ama hafif de olsa bekli oluyordu işte. Özellikle Martin'le konuşunca. Sebepsizce de kalbim çarpıyordu. İstemeden dudağımı ısırmıştım.

"Yine daldınız."

Kendine gel Seinaa!

"Efendim."

"Bugün merkeze gideceğim. İhtiyacınız olan bir şey var mı?"

"Bir dakika."

Karanlığın ve Aydınlığın Varisi  {Varis Serisi }Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin