16

1.5K 78 1
                                    






Medya: Ege Şekercizade






...

"Hayır, Ege. Uzatma ve zorluk çıkaracaksan buradan git. Seni kırmak istemiyorum." Melik'in yüksek çıkan sesi beni korkuturken birkaç adım geriledim.

"Korkutmak ist-" Elimi kaldırıp geçiştirircesine salladım. "Neyse ya, gideyim ben." Arkamı dönüp çıktım evden.

Bir şeyler almaya gelmiştim yine. Evet, akıllanmıyordum. Evet, söz vermiştim ama kolay değildi ki bu. Önce irade sahibi olman gerekirdi ve o bende henüz yoktu.

En acısı da ben bırakmak istemiyordum. Bana zorla bıraktırmaya çalışıyorlardı ve işin içinde zorlama olduğu için dayanamıyordum. Onlar beni anlamak istemiyordu orası ayrı.

Dedeme verdiğim sözleri tutarım demiştim. Olmuyordu işte. Kendime her türlü zarar veriyordum. Bırakana kadar yaşayacağım süreçte kendimi öldürebilirim bile. Diğer türlü zaten öleceğim.

Tedavi denilen şeye başlayalı bir ayı geçmişti. Tamamen bırakma yoluna girmiştim.

Girmedin.

Evet, girmedim. Ara sıra bir şeyler kullandığım için olduğum yerde adımlıyordum. Olacak kan testlerinden kaçıyordum hep. Biliyordum, eğer o testleri verirsem kanımda madde kullandığım gözükürdü.

Ben gözükmesini istemiyordum. Hayır, ben Şekercizade'ler bu kadar emek veriyorken onları yarı yolda bırakmak istemiyordum.

Bıraktın ama...

"Ege! Dur, lütfen." Arkamdan bana yetişip kolumu tutan Melik'le ona döndüm. "Melik abartı bir tepki göstermedin. Sen yapman gerekeni yapıyorsun. Ben alışık değilim sadece." Ellerini omuzlarıma sararak beni kendine çekti ve sarıldı.

"Seninle biraz konuşalım mı?" Geri çekilip kafamı salladım. "Olur." Birlikte sokaktan çıktık ve sahilin ilerisindeki kayalıklara doğru yürüdük. Kendini büyük bir kayanın üstüne bırakırken ben ayakta kalmayı tercih ettim.

"Melik-" Kesilen sözümle kaşlarımı çattım. "Barış." Tek kaşımı kaldırdım. "Anlamadım?" Gülümsedi. "Melik deme artık bana. Adım Barış, öyle seslen." Kafamı iki yana salladım. "Bu tehlikeli, olmaz."

"Olur, bana artık Barış de." Ofladım. "Başına bir şey gelirse ben karışmam." Dedim. Güldü. "Sokakta Melik de sadece. Hem ben seninle artık daha samimi olmak istiyorum. Sen bu zıkkımı bıraktığında biz bir daha görüşemeyecek miyiz?"

"Tabii ki görüşeceğiz. Seni hayatta bırakmam." Kahkaha attı. "Biliyorum, hayransın bana." Gülümsedim. Başımı denize çevirdim. "Arkadaşın Doğukan daha iyi." Dedim kısık sesle. "Ne!" Diye bağırışını duydum.

Ona döndüm. "Bu gerçek mi?" Dedi şokla. Gülümsedim. "Yakışıklı çocuk." Dedim. Kahkaha attı. "Lan!" Biraz bekledi sonra devam etti konuşmaya. "Harbi yakışırsınız he." Göz kırptı. Tekrar denize döndüm.

"Bak sen şu çakala! Arkadaşıma alttan alttan sulanıyormuş." Arkamdan konuşmaya devam ederken "Barış!" Diye bağırdım. "Adımı ağzından duymak çok garipmiş lan!" Kendi kendine güldü. "Ama Melik'ten daha iyi. O ne lan öyle! Melik, Melik, Melik."

Kahkaha attım. "Of, sus!" Ayağa kalktı ve yanıma geldi. "Tamam ama sizi daha çok görüştürelim böyle olmaz." Tek kaşımı kaldırdım. "Aynı sitede oturuyoruz." Kaşları şaşkınlıkla havalanırken güldüm. "Ve bir bomba daha geliyor." Ellerini havada salladı. "Söylesene lan!"

Ege'den TarafWhere stories live. Discover now