33

842 50 13
                                    





Medya: Ege Şekercizade

•••

Derin bir nefes alarak uzun zamandır gelmediğim o sokakta gezdirdim gözlerimi.

Her şeyin başladığı, beni derin bir pişmanlığa sürükleyen o sokak...

Yavaş adımlarım önce Barış'ın satış yaptığı harabe evin önünde durdu. Kapı denilmeyecek kadar yıpranmış tahta parçasını kenara iterek içeri girdim.

Bakışlarım iyice eskimiş olan deri koltukta takılı kaldı.

Kaç gece uyumuştuk bunun üzerinde?

Dudaklarımı birbirine bastırarak Barış'ın her zaman oturduğu masaya yaklaştım. Masanın altındaki çekmeceyi açtığımda gözüme çarpan boşluk kaşlarımı çatmama sebep oldu.

Diğer çekmeceleri de kontrol ettiğimde sonuç aynıydı. Ayağa kalkarak köşedeki kapıya yürüdüm.

Bu kapının ardında olanlar bir bir gözümün önüne gelirken dişlerimi sıktım. Elimi kapının kulpuna atarak kapıyı açtım. Karşılaştığım manzara yine boşluktu. Eşyaları birileri çalmıştı sanırım. Barış buraya uzun zamandır uğramıyor olmalıydı.

Gözüm yerdeki koyu renkli lekeye takıldı. Ve o an odadan kötü bir koku geldiğini hissettim. Odağım başka bir şey olduğu için şu ana kadar hiçbir koku gelmemişti burnuma.

İyice durulmaz hale gelen kokuyla kapıyı sertçe kapatarak çıktım odadan. O lekeyi görmek beni kötü yapmıştı. Hatırlamak istemeyeceğim şeyler geliyordu gözümün önüne sürekli.

Harabe evden hızla çıkarken gözüm kenardaki bağımlılara takıldı ve yanlarına yürümeye başladım.

"Vay!" Dedi içlerinden biri uyuşmuş ağzıyla. Üç kişiden sadece Ünal'ı tanıyordum. O da bir zamanlar beni koruyordu burada. "Kimleri görüyorum, kimleri?" Dedi az önce konuşan kişi tekrardan.

Burnumdan nefes vererek parmağımla az önce çıktığım harabeyi gösterdim. "Melik uğramıyor mu buralara?" Dedim onu umursamadan.

"Yok. Babası seni bıçaklayınca rest çekti. Artık o yavşak babası bakıyor işlere." Dedi Ünal.

Kafamı salladım. "Siz devam mı?" Dedim işaret parmağımı burnumun ucuna yatay bir şekilde sürterek.

Ünal güldü. "Başka şansımız var mı?" Dedi.

"Valla abla, seninle tanışma fırsatını ilk defa buluyorum. Ünal anlatıyordu da inanmıyorduk güzelliğine." Dedi köşede susup bizi izleyen çocuk.

Gülümsedim. "Genetik." Dedim dalga geçer gibi.

O da güldü. "Ben Ercü. Bu da-" Dedi ilk başta benimle konuşmaya çalışan çocuğu göstererek. "Emir."

"Ege." Dedim kısaca.

"Vay be prensesin gerçek ismini de öğrendim ya, ölsem gam yemem." Dedi Ercü gülerek.

"Yani Melik artık burada bir şey satmıyor, öyle mi?" Dedim Ünal'a dönerek. Kafasını iki yana salladı yavaşça. "Burada değil, artık hiç satmıyor." Dedi.

Bunu bilmiyordum, bana söylememişti.

"Gel otur, ikram edelim." Dedi Emir önlerindeki bira şişelerini işaret ederek. "Yok, sağ ol." Dedim.

Ege'den TarafHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin