Yirmi dört

9.4K 604 134
                                    

Medya: Kürşat Bayraktar

🍒

KÜRŞAT'IN ANLATIMIYLA:

"Abi parayı getirdim."

Elinde bir çantayla içeriye giren Kıvanç'ı gördüğümde direkt yanına gidip çantayı elinden aldım.

"Ne kadar var burada?"

"1 milyon dolar var."

Şerefsiz, Afra'nın karşılığında bizden tam olarak bir milyon dolar istemişti. Gözümü bile kırpmadan Kıvanç'ı şirkete yollayıp parayı aldırmıştım.

"Nereden verdi parayı Sedef?" diye sordum. Sedef benim sekreterimdi ve Kıvanç'a parayı vermesi için onu arayıp haber vermiştim.

"Şirketin kasasından verdi. Yanlız bu ay çok harcamışız, yüklü miktarda borcumuz var." deyince sinirle çantayı koltuğun üzerine fırlattım. Artık hiçbir şey umrumda değildi. 

"Önce Afra'yı bir kurtaralım, ben şirketin başına geçince arayı kapatacağız." Kendimden emin bir şekilde söylediğimde, Koray da delirmek üzereydi.

"Oğlum ben anlamıyorum. Küçücük kıza nasıl sahip çıkamadınız?!"

Ona dönüp tek kaşımı havaya kaldırdığım an mesajı aldığı için sustu. Yan tarafta ise babaannem ellerini dizlerine vurarak ağlıyordu.

"Gitti torunum, gitti! Gül gibi torunum gitti!" Annem ise onu teselli etmeye çalışıyordu.

"Sakin ol anne, bak Melih ve Alp gitti. Kızımı bulacaklar, lütfen ağlama." Annem teselli ediyordu ama bir yandan kendisi de ağlıyordu. Ve emindim ki söylediklerine kendi bile inanmıyordu.

Ama ben imkansızı bile başaracak bir güce sahiptim ve o kız bulunup bu eve gelecekti.

"Yok, yok. Gitti torunum, Ebru gitti! Kim kaçırdıysa elleri kırılsın inşallah o hayvanların! Allah belalarını versin." diye ağlamaya devam ediyordu.

Dedem ise fenalaşmıştı ve hastaneye kaldırılmıştı. Durumu iyiydi, ama yine de yengemler ve kuzenlerin bir kaçı hastanedeydi.

Koray elini omzuma koyduğunda, başımı kaldırıp ona baktım.

"Ne yapacağız, nasıl bulacağız kızı?" diye sorunca öfkem adım adım artıyordu. Sanki ben kaçırmıştım, da yerini ben biliyordum bir tek.

"Kes saçmalamayı. Yerini bilsem alıp gelmez miyim?!" diye bağırdığımda kimse umursamadı çünkü zaten sabahtan beri bağırıyordum ve öfkemi duvarlardan alıyordum.

"Biliyorum dostum, sakin ol." dedi ve anlını sıvazladı. "Kürşat, sen bu kıza çok kötü davranıp gideceğini söyledin, biz de çok gittik üstüne. Gitmedi kız, sen bunun da yengem ve amcamın bir oyunu olmadığını anladın herhalde." dedi.

Gözlerimi kapatıp elimi anlıma götürdüm. "Evet."

Koray'a bu kısa cevabım yetmişti. Ellerini sinirle yumruk yaptıktan sonra evde dolanmaya devam etti.

Kan beynime sıçramıştı artık, öfkem taşmak üzereydi ve ben buradaki masum insanların canınını yakmak istemiyordum.

"Abi bende gidiyorum. Hiç değilse fotoğrafını falan gösterip ararım. Böyle elim kolum bağlı duramam." Kıvanç masanın üzerindeki arabanın anahtarını alıp cebine attığı an Koray da konuştu.

"Ben de seninle geleceğim. Polise haber veremiyorsak, biz polis olacağız. Gidelim!" İkisi beraber evden çıktıklarında arkamı dönüp duvara bir tekme daha attım.

Abi TerörüHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin