Otuz

5.1K 269 48
                                    

Medya: Afra Bayraktar

🍒

"Oğlum ben çok acıktım lan. Yemek falan bulsak iyi olur ha, yoksa ben yolcu." diyerek etrafıma bakmaya devam ettim. Bizimkiler her nerede bilmiyorum ama bizi bir an önce bulsalar harika olur. Yoksa ölmem bir an meselesiydi.

"Görende etrafımız süper market dolu diyecek! Nereden bulacağız şimdi yemeği?" diyen Caner oldukça bıkmış görünüyordu. Vahşi hayvan gelmesin diye biz uyurken zavvallıyı nöbet tutturmuştuk.

Uykusuzluk çocukta kafa yaptı herhalde.

"Onu bilmem de bu ormanda yamyam falan yoktur değil mi? Varsa ben arkama bakmadan kaçarım haberiniz olsun." diyen Arda'ya gözlerimi devirdim.

"Gaziantep'in medeni bir ormanındayız Arda. Yağmur ormanında değiliz. Daha az çizgi roman oku." dedim sitemle.

Neyse ki sabahın soğuğu kendini ılık bir havaya bırakmıştı. Yoksa maalesef soğuktan dolayı etrafta ölü gibi gezecektim.

"Ya, bende çok acıktım. Yolda gelirken annemin yemeklerini beğenip yememiştim Ebru yengem güzel yemekler yapmıştır diye. Şimdi zıkkım bile olsa yerim."

Herkes çok acıkmıştı. Bir şeyler düşünsek iyi olacaktı, yoksa bir zaman sonra yürümemiz zor olurdu.

"Laaaan! Aklıma müq bir fikir geldi!" dedim sevinçle havaya zıplayarak. Herkes sevinçle bana baktı.

"Ne geldi?!"

"Yemek mi buldun?"

Başımı salladım. "Evet. Başımıza bu belaları Mert açtığına göre onu yiyelim. Hadi odun falan toplayalım da ateş yakalım."

"Saçlamalayın lan! Şaka yapıyorsunuz değil mi?" Mert korkuyla gözlerini kocaman açarak bize baktı. Bu hali çok komik göründüğü için kendimi gülmemek için zor tutuyordum. O sırada Caner de pis pis sırıttı.

"Aklında bin yaşa kuzen! Şu şerefsizi yiyelim bari, yapacak bir şey yok." Dedi. Bu tam benimle aynı kafa bir çocuktu. Aferin sana yavrum.

"Tamam! Tamam, sakin olun. Ben size yemek bulacağım. Vallahi billahi! Yeter ki bırakın beni!" dedi Mert. İstediğimi elde edince yere oturdum ve ayaklarımı uzattım.

"Çabuk ol, çok uzaklaşma. Birazdan burada ol." dedim neşeyle. Arda da gülerek yanıma oturdu. "Çok zekisin abla, seni gerçekten çok seviyorum." dedi gülerek.

"Evet, öyleyimdir. Beni sevsen iyi olur yoksa öğle yemeğinde de seni yeriz. Değil mi Caner?" diyerek oyunumu devam ettirdim. Caner başını sallayarak yanımıza oturdu.

"Afra şakayı geçtim de burası büyüktür, ya babamlar bizi bulamazsa? Ben ölmek istemiyorum lan, daha çok gencim." diye sızlandı.

"Biz çok yaşlıyız zaten. Kendini düşünmek yerine biraz da bizi mi düşünsen? Hepimiz aynı durumdayız ve ölmemiz sadece karşımıza bir ayı çıkmasına bakar. Sonra bizim dünya hayatı noktalanır." dedi Arda. Zavvallı çocuk hayatında mantıklı konuştuğu nadir anlardan birini yaşıyordu.

"Oğlum kalkın, bir su bulalım bir şey yapalım. Abdest alıp namaz falan kılalım. En azından imanlı bir şekilde ölelim ya. Valla ben korkuyorum, hadi. Su bulamazsak da teemmüm abdesti falan alırız artık. İyi ki küçükken Kur'an kursuna gitmişim, böyle bir durumda işe yarayacaklarını hiç düşünmemiştim. Neyse, hadi kalkın." diyerek kalkmaları için teşvik ettim onları.

"Kızım bak, şuradan bir kurtulalım şükür namazı kılacağız hep birlikte. Ölümden bahsedip korkutma beni." dedi Caner.

Kalktığım gibi geri oturdum. Keşke telefonumu alsaydım. Tamam, çekmiyor olabilirdi ama canımın sıkıntısınında alırdı.

Abi TerörüHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin