Bölüm 3 - Bir Başka Gece

192 9 13
                                    

"benim için ne ise, onlar için de o değil," diye düşündüm: "onların türünden değil. sanırım benimkinden."

"Senin için oldukça zor olmalı."

Yanımdan geçen hizmetkarın elinde tuttuğu tepsinden bir kadeh aldım ve yüzümdeki sahte gülümsemeyi bozmadan bardağı dudaklarıma götürdüm.

Aleksander'ın durduğu yer neredeyse balo salonunun her yerini görüyordu. Bilerek burada durduğunu anlamak çok da zor değildi. Zaten ondan başka kim Büyük Saray'ın her yerini en iyi şekilde biliyordu ki? Nikolai'den bile pek emin değildim.

"Neymiş benim için zor olan?" Konuşmamızı duyurmamak istercesine kısık bir tondan soruma soruyla karşılık verdi. Her zamanki gibi. Onun da elinde bir kadeh vardı ama benimkisinden çok daha sert olduğunu tadına bakmadan anlamıştım.

"Bu." Kadehi tutan elimi etrafa doğru gelişi güzel bir şekilde salladım. "Tüm bu olanlar."

Bakışlarımı Aleksander'a çevirdiğimde, zaten bana bakıyor olduğunu gördüm. Aslında gecenin başından beri bakışlarının benim üzerimde olduğunu fark etmiştim. Bütün gece ben nerelerde dolaştıysam, kimlerle konuştuysam gözleri de benimle beraberdi. 

Sanırım haksız da değildi.

Bu gece Genya kıyafetler konusunda harika bir iş çıkarmıştı. Madem artık güçlerim yoktu, o zaman kefta giymemin bir anlamı da yoktu. O yüzden üstümdeki muhteşem gece elbisesinin tadını çıkarıyordum. Hem, açıkçası öldürülüp öldürülmemek pek de umurumda değildi. Hala daha intikamını almak isteyen varsa, bu gece çekinmeden alabilirdi çünkü ben zaten her şeyimi kaybetmiştim.

"Yıllardır savaştığın ülkelerle medeni bir şekilde yemek yiyip, balolara katılmak, dans etmek ve onların yüzlerine gülmek senin için zor olmalı."

"Daha zor günler yaşamıştım." En sonunda bakışlarını üstümden çekti ve Aleksander ile gözlerimiz buluştu.

"Öyle mi?" Alaycı bir ses tonuyla ona karşılık verdim. Sanırım gittikçe Nikolai'ye benziyordum. Daha öncesinde bu kadar alaycı olduğumu hatırlamıyorum. Dudaklarımı büktüm. "Hiç sanmıyorum."

Aleksander bu konuşmadan sıkılmışçasına nefesini dışarı verdi ve zaten azalmış olan içkisini tek bir dikişte bitirdi. "Nereden bileceksin ki?"

Onu şuracıkta öldürebilirdim ve bundan ufacık bir pişmanlık bile duymazdım, çünkü bazen öyle bir sinirlerime dokunuyordu ki başka bir şey düşünemiyordum.

"Doğru. Nereden bilebilirim?" Hızlı ve hırslı bir şekilde başımı kendi kendime salladım. Az önce onun yaptığı gibi bardağımdaki içkiyi ben de tek hamlede bitirdim ve Aleksander'a döndüm. "Zaten seninle ilgili ne biliyorum ki?"

Ruh halimdeki değişimi fark etmiş olmalıydı ya da hissetmiş olmalıydı ki bakışlarının değiştiğini görebiliyordum. Bana öyle bakmasını istemiyordum. Onunla baş başa kalmak istemiyordum. Ama ne yaparsam yapayım bir şekilde ya o beni buluyordu ya da ben onu. Bu kıramayacağımız bir döngü gibiydi.

Bana bakmaya devam ederken, başını bir yana yatırdı. Şimdi sesi bile yumuşaktı. O alaycılığını bir kenara bıraktı. "Biliyorsun."

İkimizin arasındaki sırrı mı kastediyordu? O gece söylediklerini? Belki de benden bunu duymak istiyordu. Aleksander. Ama daha çok beklerdi. Ona bu zevki tattırmayacaktım.

Omuzlarımı silktim. "Sadece ismini."

Dudağının bir kenarı hafifçe kıvrıldı ama bu tamamıyla hayal kırıklığı ile doluydu. Belki de söylediğime inanmamıştı. "Çok daha fazlasını biliyorsun Alina ve sen de bunun farkındasın."

Back to the Start | DarklinaWhere stories live. Discover now