Bölüm 8 - Bir Kez Daha

136 11 10
                                    

tek başına olduğunu düşündüğünü biliyorum. ama burada olduğumu bil ve izin verirsen, seni eve götüreceğim.

Hizmetkarlardan biri geldi ve Nikolai'nin karargâh odasında bizi beklediğini söyledi. Genya ile vakit kaybetmeden oraya doğru gittik.

Karşılaşacağım manzara ne olacaktı, bilemiyordum ama kendimi her şeye hazırlamaya çalıştım. Aleksander da orada olacak mıydı? Belki de Nikolai ikimizden de hesap soracaktı. Ya da bütün sinirini Aleksander'dan çıkaracaktı. Zoya'nın ondan daha önce davranması da olasıydı tabii.

Karargâh odasına girdiğimizde, herkesi orada görmem beni şaşırtmadı. 

Genya sessiz adımlarla David'in yanına gitti. Kulağına bir şeyler fısıldadığını gördüm ve David'in bakışları anında beni buldu. Ne duyduğunu bilmiyordum ama şaşkınlığını görebiliyordum.

Odada gergin bir şekilde duran tek kişi Zoya değildi. Nikolai'nin bile omuzlarının nasıl havada olduğunu görebiliyordum. Bakışları tam karşısında duran Aleksander'daydı.

Odadaki gerilimi anlatmaya yetecek bir kelime var mıydı, bilmiyordum.

Ben de yerimi aldığımda, ilk defa Aleksander'a bakmaya fırsatım oldu.

Neredeyse sol gözünün bir şişlikle kapalı olduğunu gördüm. Alnında ve sol şakağında da morluklar vardı. Anlaşılan Şifacılar sadece önemli olan yaraları ile ilgilenmişti. 

Bir şey söylememek için dudaklarımı birbirine bastırdım ama yutkunmaktan kendimi alamadım. 

Sabit duruyordu ama bir yandan da sağ ayağına fazla yüklenmemeye çalışıyor gibiydi. Nereden yaralandığını görmek istiyordum ama ilk önce bu konuşmayı atlatmamız gerekiyordu.

"Şimdi bizi düşmanlarımıza karşı daha açık bir hedef haline getirdin. Bunun sonuçlarının neler olacağını biliyorsun." Nikolai konuştuğunda, ilk defa çenesinin de sıkı bir şekilde durduğunu fark ettim. En son onu ne zaman böyle gördüm, hatırlayamıyordum.

"Biliyorum." Aleksander başıyla onayladı. "Ama siz de şunu bilmelisiniz ki bazı savaşlar sadece diploması ile kazanılmaz. Her ne kadar bu ülkeyi yönetiyor olsanız da daha çok genç ve..." Doğru kelimeyi bulmak istercesine biraz sessiz kaldı ve ardından dudaklarını büzerek söyledi. "...deneyimsizsiniz."

İstemsizce gözlerimi kapattım ve başımı öne eğdim. İç çekmemek elde değildi. Bari burada yapma diye geçirdim içimden.

"Kiminle konuştuğuna dikkat et." Zoya, onun nerede durduğunu hatırlamak istercesine söyledi.

"Zoya, lütfen." Nikolai omzunun üstünden Zoya'ya sessiz bir uyarıda bulundu. 

Zoya kollarını göğsünde birleştirdi. Tabii ki de bundan memnun olmamıştı. 

Nikolai boğazını temizleyip devam etti. "Bu ülke yeterince savaştı. Bizi yeniden bir savaşa sokmana izin veremem. Daha fazla hayat kaybedemeyiz. Böyle bir lüksümüz yok."

"Kaybetmeyeceğiz de zaten." Aleksander ellerini iki yana açtı. Bir an için odadaki herkesin gözle görülür bir şekilde gerildiğini hissettim ama Aleksander bunu sadece bir jest olarak yapmıştı. O da bunun farkına varmış olmalıydı ki derin bir nefes alarak devam etti. "Kaybedeceğimiz bir savaşa girmek isteseydim eğer, sınıra gitmeyi en başından kabul etmezdim."

"Sınırda yaptıkların ile binlerce kişinin hayatını kurtarmış olman, yaptıklarını onaylıyorum anlamına gelmiyor ama." Nikolai işaret parmağını Aleksander'a doğru salladı. "Güçlerinle ilgili böyle bir bilgiyi bizden saklamamalıydın. O yüzden bana iyi bir açıklama yapsan, çok iyi olur."

Back to the Start | DarklinaWhere stories live. Discover now