Bölüm 9 - Oğlan Çocuğu

143 9 60
                                    

sen habersiz gelen bir aşksın; ben hayır diyemeden, kalbimi ele geçirdin.

Kapının açılma sesini duyduğumda, bakışlarımı kırmızı kapaklı kitaptan kaldırdım. Hala daha Aleksander'ın onu yanında taşıdığına inanamıyordum, tebessüm ederek kendi kendime başımı salladım.

"Alina."

Aleksander beni burada, kendi süitinde, görmeyi beklemiyordu. Sesinden şaşkınlığını anlamıştım.

"Burada ne işin var?" Kapıyı ardından kapattıktan sonra sordu. Bakışları bir an için odanın içinde gezindi, başka birileri var mı diye arıyordu.

Büyük ihtimal, hala daha onu takip eden muhafızlarını nasıl atlattığımı merak ediyor olmalıydı. Ama bunu ilk kez yapmıyordum. Daha öncelerinde de Küçük Saray'da ona hissettirmeden süitine girmiştim.

Ve hala daha ışığı bükebiliyordum. Yani, görünmez olmak benim için o kadar da zor değildi.

Tabii bunları Aleksander'a söylemedim.

"Seni merak ettim."

Bu onun için yeterli bir cevap olur muydu?

"Gördüğün gibi." Ellerini iki yana açtı. Ben gördüğümden pek memnun kalmamıştım ama yine de bu gösterisini bozmak istemedim. Madem güçlü görünmek istiyordu, istediği gibi oynayabilirdi. "İyiyim."

Ama bana doğru yürürken sağ ayağının nasıl yalpaladığını görebiliyordum.

"Bana kalırsa, pek de öyle görünmüyor açıkçası." Çenemi havaya diktim ama bana bir karşılık vermeden yürümeye devam etti.

Başını öyle mi dercesine salladı. Ben de evet dercesine başımı salladım.

Masasının hemen yanı başında duruyordum ve o da bana doğru geliyordu. Bana doğru her adım attığında da Aleksander'ı daha yakından inceleme fırsatı buluyordum.

"Yaralanmışsın." Mırıldandım.

Bir elimi sol şakağına götürmek istedim ama Aleksander ona dokunmama izin vermedi ve başını geriye doğru çekti. Bu hareketini beklemiyordum. Ona dokunmamı istemiyor muydu?

Elim birkaç saniyeliğine havada kaldı, ne yapacağımı şaşırdım. Ardından, Aleksander elimi tutup sıktı ve dudakları sıkılı bir şekildeyken gülümsedi.

"Önemli değil, alışkınım." Masada duran kabın içindeki bezi aldı ve alnına doğru götürdü. Ben geldiğimden beri orada duruyordu. Herhalde içerisinde soğuk su olmalıydı, şişliklerinin inmesi için.

Ama benim aklım çok daha başka bir yerdeydi.

Bu da ne demekti böyle? Alışkınım. Evet, elbette ki böyle yaralanmalara alışkındı. Uzun zamandır savaşta olan bir ülkenin bir zamanlar generaliydi ama ses tonundaki o tını nedense bana bir başka gelmişti.

Yüzümdeki ifadeyi görmüş olmalıydı ki Aleksander devam etti.

"İyiyim."

Bir gözü neredeyse kapalı olmasına rağmen bana bakmayı sürdürdü. Ne kadar iyiyim dese de beni buna zor inandıracaktı. Yine de onu onaylarcasına başımı salladım.

"Şifacılar da işlerinde çok iyi. Hala daha." Dudaklarından bir nefes kaçtı.

Kendi zamanlarını hatırlıyor olmalıydı. Ama Şifacılar her zaman için iyiydi. O düşman mermisinden sağ bir şekilde kurtulabildiysem, biraz da onların sayesindeydi. Bu ülkeyi kim yönetirse yönetsin, Grishalar işlerinde her zaman için en iyisi olmaya devam edecekti.

Back to the Start | DarklinaUnde poveștirile trăiesc. Descoperă acum