Bölüm 12 - Değişim

119 8 40
                                    

artık kendim olmakta özgür olduğuma göre, ben kimim?

Odama geri döndüğümde, etrafta kimseleri görmediğim için derin bir nefes aldım ve şansıma sevindim.

Eğer Genya'yı odamın ortasında dikilmiş bir şekilde beni bekliyor olarak bulsaydım, yapacağım açıklamanın ne kadar inandırıcı olacağını tahmin edemiyordum. Sonuçta, üzerimde dün geceden kalma kıyafetlerim vardı ve o da bunu biliyordu.

Aynalı konsolumun üzerinde duran zili çaldım ve hizmetkarlardan birkaçı odama geldi. Bazen yüzleri tanıdık gelse bile isimlerini unutuyordum. Onlar da bunu pek sorun etmiyorlardı zaten.

Benim için bir banyo hazırlamalarını isterken, çoktan boyun kısmı yüksek bornozlarımdan birini giymiştim bile.

Onlar hazırlıklarını sürdürürken, bir yandan bakışlarımla kapıyı kontrol ediyordum ama ne gelen vardı ne de giden. Genelde Genya bu saatlerde süitime mutlaka uğramış olur ve gün içinde neler yapacağımızı konuştuğumuz sırada saçlarıma şekil vermeye çalışırdı. Bu geç kalışı için aslında minnettar bile sayılırdım.

Hizmetkarlar farkında olmasa bile aynadaki görüntüme her baktığımda, boynumdan yüzüme doğru çıkan sıcaklığı ben biliyordum.

Hizmetkarlar her ne kadar yaşayan azizeleri için banyoda bana yardımcı olabileceklerini söylemiş olsalar da bunu istemedim ve onları işlerinin başlarına yolladım.

Suyu her zamanki sıcaklığına ayarlamışlardı ve üzerlerinde o tatlı gerginlik olan kaslarımın yavaş yavaş çözüldüğünü hissedebiliyordum.

Başımı küvetin fayans kenarına yasladım ve sabahın sessizliğini bölen bahçedeki kuşları dinledim. Ellerimi her hareket ettirdiğimde suyun yüzeyinde oynayan gül yapraklarına baktım. Saçlarım çoktan ıslanmış ve boynuma yapışmıştı.

Küvetin içinde öylece otururken, bir yandan da Aleksander'ın dediklerini düşündüm. Söylediklerinde haklılık payı olduğu gerçeğini artık es geçemeyecektim. Sınırda yaşananlar ve ordunun bir pusuya düşürülmesi sadece bir başlangıçtı. Bundan sonra çok daha agresif davranışlar görecektik düşmanlarımızdan. Artık onun güçlerinin ve büyük ihtimal benim güçlerimin de geri döndüğünün farkındalardı. Bu yüzden ellerinden geleni artlarına koymayacaklar ve bize misli ile karşılık vereceklerdi.

Sınırdaki düşmanların dışında, bir de iç savaş tehlikesi vardı. Batı Ravka ile şu an içinde bulunduğumuz barış koşulları ne kadar sürecekti? Bunun bir garantisi yoktu. Diyar yüzünden yüzyıllardır bu iki kardeş ayrı kalmıştı. Batı Ravka'nın fikrini değiştirmesi için ufacık bir karışıklık bile yeterli olabilirdi. Ve bu karışıklığın Nikolai'nin soyu ile ilgili dedikodular yüzünden başlaması işten bile değildi.

Gözlerimi kapattım ve ellerimi saçlarımın arasından geçirdim. Islak saçlarımı parmaklarımla açarken, düşüncelerim bir an için başka bir yere kaydı.

Aleksander dizlerinin üzerinde. Bacaklarımın arasında. Bu sefer ona tepeden bakan benim. Dudakları kendilerine bir yol bulmuş ve dizimin hemen üstünden öpmeye devam ederek ilerliyor. Böyle mi olmasını isterdin diye mırıldanarak sorduğunu duyuyorum, dizlerimin üzerinde sana tapınmamı mı isterdin?

Derin bir nefes alıp gözlerimi açtım.

İstemsizce oturduğum küvette kıpırdandım, etrafımdaki su hareket etti. Şu anda dün geceyi düşünmemeliydim. Çok daha başka dertlerimiz vardı.

Kendime bir çeki düzen verdim.

Ve dönüp dolaşıp vardığım sonuç, Aleksander'ın söylediklerine hak vermek oldu. Her türlü tehlikeye karşı birbirimizin karşısında değil, yanında durmamız gerekiyordu. İkimizin bir savaş halinde olması ya da bizim kendi içimizde bir savaş halinde olmamız Ravka'nın hiçbir sorununu çözmeyecek, aksine daha da çözümsüz bir hal almasına neden olacaktı.

Back to the Start | DarklinaWhere stories live. Discover now