Bölüm 10 - Her Şey Böyle Başladı

169 9 61
                                    

persephone'ye sordum,
"ona karşı nasıl bir sevgi büyütebilirsin? seni çiçeklerden, tek bir canlının büyüyemeyeceği bir krallığa götürdü."

persephone gülümsedi,
"tatlım, senin dünyandaki her çiçek solar. hades'in bana verdiği şey, kemiklerimde ölümsüz çiçekler için yapılmış bir taçtı."

Kaldım.

Hizmetkarlar odasına yemeklerimizi getirirken burada olmam ne kadar doğru ne kadar yanlış diye düşünmedim. Aralarında dedikodu yapacaklarını bile bile onunla kaldım. Burada olduğumun haberinin herkesin dilinde dolaşacağını bile bile kaldım.

Aklım, anlattığı çocukluğundaydı.

İkimizde o konuşmasının ardından sessiz kalmıştık. Aleksander'ın çocukluğu, benimkisinden pek de farklı değildi. Ben de yakalanmamaya çalışıyordum. Güç avcılarının elinden kaçmaya çalışıyordum. Belki yanımda onun gibi annem yoktu ama Mal vardı. Bu da biraz olsa beni rahatlatıyordu.

Boğazımı yakan şarabı bir kez daha dudaklarıma götürdüm. O ağır içkidense bunun çok daha iyi olduğunu düşünüyordum. Bakışlarım elimde döndürdüğüm kadehteyken, Aleksander'ın sorusu üzerine ona baktım.

"Artık anlıyor musun?"

Rahat bir şekilde karşımdaki sandalyesinde oturuyordu. Tabağındakilere çok az dokunmuştu. Zaten pek iştahla yemek yediğini gördüğümü de hiç hatırlamıyordum.

Sarhoş değildim ama ne demek istediğini anlamadım. Kaşlarımı çatarak sordum. "Neyi?"

"Kimsenin bizim gibi olamayacağını."

Gözlerimi devirmeden edemedim. Elimdeki kadehi önümdeki masaya bıraktım. Yanında kalmamı istemişti ve bende kalmıştım ama eğer canımı sıkacak konuşmalara başlayacak olursa, kapı oldukça yakınımdaydı. Kalkıp gitmek oldukça kolay olurdu.

"Gitmemi istiyorsun herhalde." Kaşlarımı kaldırarak sordum.

Eski Alina olsaydı, özür dilerdi.

Aleksander başını hafifçe hayır anlamında salladı.

Kollarımı göğsümde birleştirip, sırtımı sandalyeme verdim. "O zaman konuyu devamlı buraya getirip durma. Sıkıldım."

"İnkâr etmeye devam edeceksin." Başını ağır ağır salladı ve dudağının bir kenarı yukarı kıvrıldı. "O odada benim için nasıl onların karşısında durduğunu gördüm Alina."

"Ben daha fazla zor durumda..." Kendimi açıklamaya çalıştım ama Aleksander cümlemi bitirmeme izin vermedi.

Bunu Aleksander'dan ben istemiştim ve tabi ki de tüm suçu ona bırakacak değildim. O yüzden orada konuşmuştum.

"Kabul et, bu güç senin de hoşuna gidiyor."

Hareketlerim durdu. Bakışlarımız birbirimizdeydi. Aleksander haklı olduğundan o kadar emindi ki tek kaşını kaldırmıştı.

Gücümü kullandığımda bedenimdeki o şey, o farklı his beni mutlu ediyordu. Bunu kabul ediyordum. Hatta, bunu itiraf bile etmiştim.

Sessiz kaldım ve Aleksander devam etti. "Beraber çalışırken, yüzündeki o ifadeyi her gördüğümde daha da emin oluyorum. Bana balo gecesinde ne dediğini hatırlıyor musun? Beni hissettiğinle alakalı." Hatırladığımı belirtmek için başımı salladım. Konuyu nereye getireceğini merak ediyordum, araya girmek istemedim. "Ayrı kaldığımız zamanlarda bile gücünü kullandığını hissettiğimde, seni neyin mutlu ettiğini de hissediyordum."

Back to the Start | DarklinaWhere stories live. Discover now