Bölüm 6 - Tamiri Mümkün

144 9 22
                                    

o benimle savaş halinde değil. kendisiyle savaş halinde ve ben çarpışma bölgesinde duruyorum. artık ona karşı onun kalkanı olamam.

Zoya bıkkınlık dolu bir yüz ifadesi ile karargâh odasından ayrılırken, onun arkasından baktım. Evet, onu her zaman mutlu bir ifade ile görmüyordum ama anlaşılan bir şeye canı fena halde sıkılmıştı. 

Odanın içine bir bakış attığımda Nikolai'nin masanın başında, elinde bir mektupla durduğunu gördüm. Kâğıtta tanıdık bir mühür vardı. 

Ordudan gelmişti.

Yine de fark ettiğimi belli ettirmeden odaya girdim ve sordum. "Herhangi bir haber var mı?"

Yüzümdeki ifadeyi kontrol etmeye çalışıyordum ama bir yandan da merak ediyordum. Ara sıra haberler alsam da bu asla bana yeterli gelmiyordu. Her ne kadar bu bir sınav olsa da sınırdaki durum ciddiydi ve sonuçlarının ne olacağını merak ediyordum.

"Kurmaylarımdan az önce bir mektup aldım." Nikolai elindeki mektubu bana göstermek istercesine biraz havaya kaldırdı ve ardından masanın üstüne bıraktı. Anladığımı belli edercesine başımı salladım. "Şu an ciddi bir durum yok, ilerleme devam ediyor. Eğer sorun çıkmazsa, birkaç gün içinde ordu başkente geri dönmek için hareket edecek."

Belli belirsiz tebessüm ettim. Rahatladığımı inkâr edemeyecektim. Bir sorunun çıkmaması iyi haberdi. Tabii bu durum ne kadar sürerdi, bilemiyordum. Ülkeler arasında şu an için bir barış varmış gibi gözükse de aslında soğuk savaş devam ediyordu. Birbirimize karşı yaptığımız ufak tefek misillemeler de bunun bir sonucuydu.

Aklıma kurcalayan bir başka soruyu sordum. "İstihbarat doğru muymuş?"

"Evet. Bazı izler görmüşler." Nikolai başını salladı. "O bölgede yaşayanlar için bir güvenli alan oluşturuluyor."

Tebessümüm biraz daha genişledi. Bu da Aleksander'ı yalancı çıkarmamış oluyordu. Hoş, savaş söz konusu olduğunda böyle bir hilekârlık yapar mıydı... 

Eğer geçen seneki halimiz olsaydı, beni ikna etmek için her şeyi yapacağını tahmin etmek çok zor değildi ama şimdiki durumlar öyle değildi. Nikolai'nin bu konu hakkında ne düşündüğü merak ediyordum. Aleksander'daki değişimin o da farkında mıydı?

"A..." Çenemi kapattım. Aptal gibi davranıyordum. Nikolai'nin karşısında adını öylece söylemezdim. Bu... Bu ikimizin arasında bir sır gibi, bir günah gibi gizliydi. "O, bunun senin bir sınavın olduğunu düşünüyor. Ondan emin olmak için sınıra gönderdiğini düşünüyor."

"Aferin ona." Dudağının bir kenarı alayla kıvrıldı ve öyle yanıt verdi. "Yanılmamış."

"Peki..." Birkaç adım daha masaya doğru yaklaştım ve Nikolai'nin karşısında durdum. Bakışlarımız birbirini tutuyordu. Ondan alacağım cevap beni meraklandırıyordu. 

Ne söyleyeceğimi merak edercesine başını bir yana yatırdı.

"Peki, ona güveniyor musun?"

Direkt olarak cevap vermeden önce sessiz kaldı. Bakışları masanın üzerinde gelişi güzel saçılmış kağıtların üzerinde gezdi. Kafasında bana vereceği cevabı tartıyor gibiydi. Düşünmekte haklıydı. Aslında hepimizin haklı sebepleri vardı. 

Dudaklarını büzdü. "Sınıra varmalarının üzerinden neredeyse bir hafta geçti."

Bakışlarını masadan kaldırdı ve tekrardan bana baktı. Ben de dikkatle Nikolai'ye bakıyordum.

"Öğrendiği istihbaratlar doğru çıktı. Bundan öncekiler de doğru çıkmıştı." Biliyorsun dercesine elini öylesine salladı. 

Resmi bir savaş olmasa da ara sıra çatışmalar yaşanıyordu ve biz de bunlardan başarıyla çıkıyorduk. Hem askerlerin hem de istihbarat bilgilerinin bunda desteği çok büyüktü. Kazandığımız başarılar Nikolai'nin Aleksander hakkındaki fikirlerini de değiştiriyor olmalıydı, çünkü yaptığımız toplantılarda bazen onu nasıl pür dikkat bir şekilde izlediğini görebiliyordum.

Back to the Start | DarklinaWhere stories live. Discover now