Bölüm 7 - Kayıp

117 11 13
                                    

kendime şunu söylüyorum, seni terk etmeyeceğim.

Yatağımda yan yatmış bir şekilde yastığıma bakıyordum. Bir elim öylesine çarşafların üstünde dolaştı, hatırlamak istercesine. O sabah aklıma bir kez daha geldiğinde, derin bir nefes aldım ve sırt üstü dönerek bakışlarımı bu sefer sade bir şekilde beyaza boyanmış tavanda dolaştırdım.

Yalnız kalırsam ve dinleniyormuş gibi yaparsam, belki kendimi daha iyi hissederim zannetmiştim ama öyle olmamıştı. Aksine, çıldıracakmış gibi hissediyordum. Çünkü aramızdaki bağı her kullandığımda hiçbir karşılık alamıyordum. Sadece derin bir sessizlik vardı. Elim kolum bağlı gibi hissediyordum. Orada ne olmuşsa, ben de hepsini sanki orada yaşamışçasına hissetmiştim.

Ellerimle yüzümü ovuşturduğum sırada odamın kapısının açılma sesini duydum. Umarım Nikolai bir Şifacı göndermemiştir diye geçirdim içimden, çünkü onlarla uğraşabileceğimi sanmıyordum.

Belki de yeni bir haber gelmişti ve hizmetkarlardan birini bana söylemesi için göndermişti. Böylesi daha iyi olurdu.

Başımı yastıktan kaldırdığımda, gelen kişinin Genya olduğunu gördüm. Yüzünde endişeli bir ifade vardı.

"Nikolai rahatsızlandığını söyledi." Hızlı adımlarla yanıma geldi ve yatağın kenarına oturdu. "İyi misin? Neden bana haber vermedin?"

"İyiyim, merak etme." Yattığım yerden doğruldum ve ikimizin arasında kalan elini tutarak, sıktım. Beni değil, kendisini düşünmesi gerekiyordu. Bunu ona kaç defa söylemiştim.

Kaşları bana inanmadığını belli edercesine hala havadaydı. Genya'yı ikna etmek istercesine tebessüm ettim. "Gerçekten. İyi hissediyorum. Hem seni de telaşlandırmak istemedim."

Başını ağır ağır salladı ve o da elimi sıktı. Birkaç saniye boyunca sessizliğin içinde öylece oturduk ama Genya gergin gibiydi. Ara sıra alt dudağını dişlediğini görebiliyordum. Söyleyeceği her ne ise iyi bir haber olmadığı her halinden belliydi. Bakışlarımız bir anlığına denk gelince hadi dercesine ona baktım.

"Az önce ulakla haber geldi." Bu zamana kadar ordunun kurmaylarından mektuplar geliyordu sadece. Ulakla geldiğine göre ciddi ve önemli bir durum yaşanmış olmalıydı. "Orduya bir pusu kurulmuş. Saldırıya uğramışlar."

Biliyordum. Ters bir şeyler olduğunu biliyordum. Aleksander'ın bu kadar süre sessiz kalmayacağını biliyordum.

Savaşta olduğumuz o bir yılda bile sessiz kalmamış adam, şimdi hiç kalmazdı. Bilmeme rağmen yine de nefesim kesildi. Yüzümdeki ifade ne kadar endişeli olduğumu az çok belli ediyordu.

Genya devam etti. "Ulak birkaç saat sonra ordunun başkente gireceğini de söylemiş. Hazırlık yapılmasını istemiş. Nikolai, Küçük Saray'daki bütün Şifacıların göreve çıkmasını istedi."

Demek o kadar ciddiydi.

"Çok kayıp var mı?"

Genya başını salladı, yüzü hüzünlüydü. Zaten savaştan çıkmış bir ordunun yeniden büyük bir kayıp yaşaması ülkeye yaramazdı. Nikolai elinde tuttuğu bu şansı kaybetmek istemiyordu.

"Yaralananlar varmış." Sonra Genya'nın sesi kısıldı, sanki ikimizden başka kimsenin duymasını istemiyormuş gibi. "O da yaralanmış."

Gözlerimi kısa süreliğine de olsa kapattım. Biliyordum, hissetmiştim. Her şeyi hissetmiştim. Nikolai'nin yanındayken yaşadıklarımın hepsi Aleksander ile bağlantılıydı. Onun hissettiği acıyı hissetmiştim.

Back to the Start | DarklinaWhere stories live. Discover now