Bölüm 20 - Ve Onun Azizi

101 6 37
                                    

içimde karanlık vardı. onu oraya o koymuştu, artık bunu inkâr edemezdim. volcra ve nichevo'ya benim yaratıklarımdı. karanlıklar efendisi de benim yaratığımdı.

Çadırdan dışarı çıktığımızda beni rahatsız eden ilk şey, gün ışığı oldu.

Kırk yıl düşünsem aklıma gelmezdi ama gün ışığı beni rahatsız etmişti.

Aydınlık etraf yüzünden gözlerimi kapatmak zorunda kaldım. Hatta o kadardı ki elimi gözlerime siper ettim ve alışana kadar bu şekilde Nikolai'yi takip ettim. Neyseki Aleksander bir elini sırtıma yerleştirdi ve bana yardım etti.

Ayrıca, Nikolai'ye yakalandığımıza da inanamıyordum.

Bunu sonra düşünecektim.

Çok değil ama yeterli bir kabalığın Diyar'ı gören tepenin üstünde, bir arada olduğunu fark ettim.

İstemsizce bakışlarım Aleksander'ı buldu. Onun da yüzünde durumu anlayamadığı bir ifade vardı. Neden herkes burada toplanmıştı?

Nikolai de bize bir detay vermediği için kendi gözlerimizle görmekten başka bir çaremiz yoktu.

Kalabalık bizim Nikolai ile geldiğimizi fark edince, önce selam vererek ve eğilerek, ardından şükranlarını Aleksander ile bana sunarak geri çekildiler.

İşte o zaman neden burada toplandıklarını anladık.

Diyar'ın gri kumlarından eser yoktu. Hiçliğin ortasında yeni bir orman oluşmuştu.

Gözlerime inanamıyordum. Dudaklarım şaşkınlıkla açıldı ve olduğum yerde kalakaldım.

Aleksander benim gibi değildi. Buraya kadar beraber yürümüştük ama benim durduğum yerde o durmadı ve tepenin en üstüne çıkana kadar yürümeye devam etti. Bulunduğu yerden Diyar'ı göz alıncaya kadar gördüğünden emindim.

Bakışlarım saniyelik de olsa Nikolai'yi buldu. Birbirimize tebessüm ettik. Ritüelin işe yarayacağını bir şekilde tahmin ediyorduk ama bu kadarını da başarabileceğimizi hiç düşünmemiştim. Nikolai başkente geri döndüğünde ve bununla ilgili bir açıklama yaptığında, emindim ki Ravka'nın bu zamana kadar en çok sevilen kralı olacaktı. Halkına vadettiği her şeyi bir bir gerçekleştiriyordu.

Sakin adımlarla Aleksander'ın yanına doğru yürüdüm. Başka kimse yanına gitmeyi cesaret edememişti.

Onunla aynı yerde durduğumda, ilk önce bende etrafa bir göz gezdirdim.

Diyar gerçekten de Ravka'nın komşu ülkelerle sınırlarını bir kara bulut gibi ayırmıştı. Ülkeyi neredeyse baştan başa dolaşıyordu. Bizi köşeye sıkıştıran bir silahtı. Ama şimdi gördüklerim ile neredeyse o halini unutacaktım. Diyar'ın sınırları içerisinde o kadar harika bir ormanlık alan ve yeşillik oluşmuştu ki Diyar'da kurulmuş çadırları artık seçemiyordum. Evet, müritler hala daha oradaydı ama artık beklemelerini gerektirecek bir durum yoktu. Azizleri onlar için bir mucize gerçekleştirmişti ve onlar da bunu kendi gözleri ile görmüşlerdi.

Aleksander mırıldandı ama ne dediği duydum. "Eski haline geri dönmüş."

Lafının ardından Aleksander'a döndüm. Yüzünde belli belirsiz, hüzünlü bir tebessüm vardı. Eğer biraz daha dikkatli inceleseydim, o dipsiz siyah gözlerinin nemli olduğunu bile fark edebilecektim.

Onun için bunun daha başka bir anlam ifade ettiğini tahmin edebiliyordum. Burası Aleksander için her şeyin başlangıç noktasıydı. Burada o büyük hatayı yapmıştı, burada sevdiğini kaybetmişti.

Back to the Start | DarklinaDonde viven las historias. Descúbrelo ahora