4 Yıl Önce
Boran, kapıda izbandut gibi dikilen iki adam yüzünden ardında kalan eve bir adım bile yaklaşamıyordu. Onun işte olmasından yararlanan Demir Bey, Can'ı bakıcısının elinden kaçırmış ve kendi evine getirmişti. Bakıcısının ağlayarak durumu ona anlatmasıyla hemen işten çıkmış ve soluğu Demir Beylerin lüks evinin önünde almıştı. Ama Demir Bey buraya geleceğini tahmin ettiği için eve girmemesi için evin önüne iki koruma dikmişti.
"Bırak beni!" dedi tüm gücüyle bağırarak. Kendi de kalıplı bir adam olmasına rağmen iki adama gücü yetmiyordu. Onu hızla ittiren esmer adam ile iki adım geri çekilmek zorunda kaldı.
"Demir Bey! Çıkın dışarı, bu yaptığınız suç!" diye bağırdı olabildiğince en yüksek sesi ile. Sesi, koca boşlukta yankı yapmıştı ama geri dönüş olarak bir yaprak bile kıpırdamamıştı.
Tekrar tekrar bağırdı, onun sesini duymamalarına imkan yoktu. Zira duyuyorlardı. Aynur Hanım, kucağında yırtınırcasına ağlayan torununu bir türlü sakinleştiremiyordu. Biricik torunu sanki bağıran kişinin babası olduğunu hissetmişçesine dakikalardır avaz avaz ağlıyordu.
"Susmuyor bir türlü, Demir yanlış yapıyoruz." diyerek hüzünle kocasına baktı Aynur Hanım. Demir Bey, bu sözlerden etkilenmemişti. Can'ı asla o adama vermeye niyeti yoktu. Kızından kalan son emanet, onların yanında büyüyecekti artık.
Selim, dakikalardır bıkmadan usanmadan bağıran adam ile camdan dışarı baktı. Boran, korumalara kafa tutuyor, ısrarla eve girmeye çalışıyordu. Onun inatçılığı ve dakikalarca susmayan yeğeni ile sinirlendiğini hissetti. Can, biraz daha ağlamaya devam ederse ağlamaktan çatlayacaktı.
"Bu böyle olmayacak! Boran'ın burada gitmeye niyeti yok! Ben hallederim!"
Onu durdurmaya çalışan annesini ve kardeşini umursamadı hızlı adımlarla kapıya doğru ilerledi. Kapıyı açmasıyla buz gibi hava yüzüne vurmuştu. Bunu umursamadan avaz avaz bağıran adamın yanına ilerledi. Korumalardan birisi onu fark edince hemen kenara çekilmiş, Boran'ın yakasından tutan diğer koruma ise genç adamın yakasını hızla bırakmıştı.
Boran, sanki daha demin iki koca adamla mücadele etmemiş gibi Selim'in yanında almıştı soluğu. Umutla arkadaşına baktı ve titreyen sesi ile konuşmaya çalıştı:
"Selim, Can'ı benden alamazsınız! Babasıyım ben onun!"
Selim, bu sözlerden hiç etkilenmedi. İfadesiz bakışlarını arkadaşına dikmeye devam etti. Boran, onun sessiz kalmasını yanlış yorumladı. Onun ikna olacağını düşünerek sözlerine devam etti.
"Yapmayın böyle, ben de pişmanım yemin ederim! Biliyorum bana çok kızgınsınız ama beni oğlumla cezalandırmayın. Tamam, konuşmayın benimle hatta yüzüme bile bakmayın ama beni Can'la vurmayın."
Selim'in sinirden çenesi kasıldı. Bakışları kararırken, sanki beş yaş birden atmış gibi duran arkadaşına baktı ifadesizce. Boran'ın sözleri onda bir etki yaratmamış, aksine onu daha da sinirlendirmişti.
"Boşuna konuşuyorsun Boran! Can'ı sana asla vermeyeceğiz. Kardeşim senin yüzünden öldü, sen ihmal etmeseydin kardeşim şu an hayatta olacaktı."
Boran, Selim'i ikna edemeyeceğini anlamıştı. Görmüyorlar mıydı? O da kahrolmuştu, deli gibi vicdan azabı çekiyordu. Zaten sevdiği karısı onun yüzünden hayattan kopmuştu, şimdi de oğlunu elinden alırlarsa nasıl yaşardı? Nasıl hayata tutunurdu?
"Ben onun babasıyım Selim! Her şekilde onu sizden alırım. İnat etmeyin, işleri zorlaştırmayın. Can'ı verin bana!" diye var gücüyle bağırdı. Sabrı kalmamıştı artık. O, alttan almaya çalıştıkça Selin'in ailesi ona kinleniyor, ona hayatı zehir etmek istiyorlardı. Yaşama zorluklarla tutunurken, bir tekme de onlar atıyorlardı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sevmiyorum Seni (Tamamlandı)
ChickLitHiç istemese de şişman ve ucube olarak gördüğü kadınla çocuğu için evlenen adam... Zamanında platonik olarak aşık olduğu adamla evlenen saf ve iyi niyetli bir kadın. Aşık olduğu adamın oğlunu kendi evladı gibi görmekten asla çekinmez. Aşkın en saf...