18.Bölüm Dans ve His

27.8K 1.2K 876
                                    

Asla düzenli bir insan olamadığım için bir hafta geçmeden bölümü attım. Yazdıktan sonra bölümü bekletmek içimden gelmedi. Bir dahaki bölüm ne zaman gelir bilmem ama siz yine de haftaya gelir gözüyle bakın.

4 Yıl Önce

Boran, arabasından bebek çantasını çıkarırken Selin kucağındaki Can'ın sırtınını sıvazlayarak seviyordu. Can, bir yaşına yeni basmıştı. Hakan Bey torununu uzun zamandır göremediğinden yakındığı için ona sürpriz yapmak istemişlerdi.

"Canım oğlum benim." Selin hafif esen yaz sıcağının rahatlığına güvenerek oğluyla dışarıda durmayı dert etmiyor ve onun suratına usul usul öpücükler konduruyordu.

Boran, Selin'in haline bakarak gülümsedi. Selin, Can'ı severken adeta içine sokmak ister gibi seviyordu. Sanki onunla çok vakit geçiremeyeceğini hissediyor gibi sürekli onu öpüp kokluyordu. Son vakitleri olduğundan habersiz bebeğini seviyordu.

"Çantayı aldım, tatlıları da aldım. İçeri geçelim mi?"

Selin, kocasının sözleri üzerine oğlunu öpmeyi bırakıp Boran'a baktı. Başını ısulca aşağı yukarı salladı. "Haber vermedik ama evdeler midir ki?"

"Burak'ın ağzını aradım, evdelermiş."

"İyi bari." Selin, Can'ı iyice kucakladı. "Can'ın vücut sıcaklığı normalin üstünde geliyor, hastaneye mi gitsek önce?" Endişeyle kocasına baktı, endişesi gözlerinden okunuyordu.

Boran usulca oğluna yaklaşıp dudaklarını alnına bastırdı. "Ateşi normal, çok fazla üstüne düşüyorsun Selin, gayet iyi Can."

"Ne yapayım ya? Hapşırsa hasta oldu diye ortalığı ayağa kaldırasım geliyor."

Boran bu sözler üzerine güldü. Selin'in aşırılıkları yüzünden kaç kere boşuna hastane yolunu almışlardı. Selin, Boran'ın gülmesi üzerine yalancı kızgınlıkla baktı ona. Boran ona sürekli abarttığını söylese de elinden bir şey gelmiyordu. Oğlu için sürekli endişeli hissediyordu.

Onlar kendi aralarında konuşurken bir ağlama sesi işittiler. İkisinin bakışları sesin geldiği yöne kaydı. Hilal akan göz yaşlarını elinin tersi ile silerek evine doğru ilerliyordu. Ağlamaktan önünü göremese de ezbere bildiği yolu gitmek zor olmuyordu. Sırt çantasının ağırlığı yüzünden sırtı geriye düşse de bu onun umurunda değil gibiydi. Burnunu çekerek ağlamasını durdurmaya çalışsa da bu pek işe yaramıyordu. Dış kapının önüne geldiğinde onu meraklı bakışlarla izleyen kadın ve adamı görmedi.

Kapının ziline basmadan önce göz yaşlarını son kez daha hızla sildi ve yüzüne sahte bir gülümseme kondurdu. Ağladığını annesinin görmesini istemiyordu. Okuldaki bazı kendini bilmez kişilerin hakaretleri yüzünden canı çok yanmıştı ve ağlayarak eve gelmişti.  Zile basıp usulca beklemeye başladı ve kapı açılınca içeri girip nazikçe kapıyı kapattı.

Selin, kıza üzgün gözlerle baktı. Bakışları kocasına döndü, o da kızın arkasından olayı anlamayı çalışır gibi bakıyordu.

"Neden ağlıyordu acaba?" diye sordu hüznü sesine yansırken. Boran bilmiyorum dercesine omzunu silkti. "Kim o kız, sen tanıyor musun?"

Boran başını aşağı yukarı salladı. "Komşumuz Mehmet Beyin büyük kızı. Çok fazla konuşmuşluğum yok. Buradan taşınmadan önce görmüşlüğüm çok az, hatta bir elin beş parmağını geçmez."

"Neden üzgündü ki? Çok içli ağlıyordu?"

"Bilmiyorum sevgilim. Belki okulda arkadaşları ile kavga etmiştir diyeceğim ama sessiz sakin bir kız diye biliyorum. Babam çok bahseder ondan."

Sevmiyorum Seni (Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin