36. Bölüm Akşam Yemeği

23.6K 1.5K 446
                                    

Bundan sonra iki haftada bir bölüm gelecek. Bu durum ağustosa kadar sürecek. Sınavım yaklaştı ve ders çalışmam gerek.

Boran, Hilal'i izlerken uyuyakalmıştı. Genç kadını ne kadar izledi bilmiyordu, bedeni uykuya dalarken saatin farkında değildi. Kadının çiçek kokusu burnuna dolarken uykuya dalmak onu huzurlu hissettirmişti.

Kendini uykunun kollarına yeni atmışken güçlü bir ağlama sesi ile uyandı bir anda. Bu ses o kadar yüksekti ki uyanmamak mümkün değildi. Boran sıçrayarak uyanmıştı  uykusundan. Gözleri buğulu şekilde etrafı tararken önce olayı anlayamadı. Daha sonra Hilal'i ve onun kucağında odayı turlayan minik kızını gördü. Hilal, Kumsal'ın sırtını sıvazlaya sıvazlaya odada dönüp duruyordu.  Hilal, genç adamın uyandığını fark etmişti ama bir şey diyecek fırsatı bulamadan Kumsal daha şiddetli ağlamaya başlamıştı.

Boran, endişeyle ayağa kalktı. İlk başta başı döndüğü için sendeledi ama kendini çabuk toparladı. Kızını gözleri ile inceledi kabaca. Bir yerinin incindiğinden şüphelenmişti.  Bebeğin yüzü ağlamaktan kıpkırmızı olmuştu. Sonra bakışlarını Hilal'e çevirdi.

"Bir şeyi mi var?" diye sordu tedirginlikle. Kumsal ağlarken içinin gittiğini düşündü bir an. Ağlarken odayı inletiyordu sanki. Hilal, endişeyle bakan kocasına çevirdi bakışlarını ve kafasını iki yana salladı. "Bir şeyi yok." dedi sakinlikle. Boran, Hilal'in dediklerine anlam veremedi ve endişesi git gide daha da çoğaldı. "Emin misin? Çok kötü ağlıyor, yüzü kıpkırmızı oldu."

Hilal, Boran'ın endişesine içten bir şekilde gülümsedi. Adamın gözlerinin içine baktı. Boran hala endişe içinde ona bakıyordu. Kıkırdadı onun endişesine.

"Tanıştırayım, biricik kızımız Kumsal. Kendisi gündüzleri tam bir prenses olup adeta neşe saçar. Gülümser, gözlerini kocaman açıp seni gerçekten anlıyormuş gibi dinler, cıbır cıbır hareketler yapar. Ama bu minik prenses maalesef geceleri tam bir cadıya dönüşür. Ağlayarak herkesi ayağa kaldırır, huzursuzlanır."

Boran, Hilal'i şaşkınlıkla dinledi. Hilal, Kumsal'ın bu haline alışık olduğu için rahattı. Önceleri hep bir yeri ağrıdığı için bu şekilde ağladığını düşünürdü ama öyle değildi. Kumsal, bazı geceler sebepsiz yere ağlar dururdu. Hilal için o geceler epey sıkıntılı olurdu. Üstelik bundan bir gün öncesine kadar genelde hastanede olduğu düşünülürse epey zor olmuştu onun için.

"Bayağı da ağlıyor. Ne yapacağız?"

Boran'ın endişesi tazeliğini koruyordu. O, Hilal gibi rahat olamıyordu. Eve geldiği günün gecesiydi ve ilk defa Kumsal'ın bu yönünü görüyordu. Hilal, hala endişeli bakan kocasının suratına baktı önce ve daha sonra kızını adamın kucağına tutuşturdu.

"Gezdir." dedi sakin bir edayla.

Boran'ın gözleri şaşkınlıkla aralandı. "Ne?!" diye bir nida kaçtı ağzından. Hilal, onun şaşkınlığını es geçti ve omuz silkti. "Gez diyorum. Eğer gezersen Kumsal susuyor." diye açıkladı kısaca.

Boran hala ağlayan bebeğe baktı. Kumsal aralıksız ağlamakta kararlı gibi duruyordu. Hilal'e bakarak başını salladı umutsuzca. Kumsal'ı sırtından tutup göğsüne yatırdı ve odadan çıktı. Madem bu şekilde rahatlıyordu yapacak bir şey yoktu. Odadan çıkması ile Kumsal ağlamayı kesti. Boran bebekteki bu ani değişime şaşırmadan edemedi. Tek derdi dolaşmak mıydı yani? Gecenin üçünde!

Evin içinde dolaşırken ağlamaktan kızarmış gözleri ve emdiği parmağı ile merakla etrafa bakınıyordu Kumsal. Boran, onun bu tatlı haline gülümsedi. Küçük bebek o denli tatlı duruyordu ki yanağına küçük bir öpücük kondurmadan edemedi.

Sevmiyorum Seni (Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin