dördüncü bölüm, anemon çiçeği

1K 132 76
                                    

Jeonghan gittiği partide yeni tanıştığı çocuğun bir anda Seungcheol'ü ortaya çıkarmasını beklemediği için şaşırmıştı. Sürekli uzaktan bir şeyler yapan Cheol'ü konuşmalarından sonra ilk defa gördüğü için sinirli bir tavır dahi takınamadan öylece bakakalmıştı.

Yanıbaşında dikilen Seungcheol bir de kolunu Jeonghan'ın omzuna atmıştı. Yüzünde ciddi bir ifadeyle çocuğa bakarken Junho ufak bir özürle masadan uzaklaştı. Çocuğun uzaklaşmasıyla kolunu omzundan çekmiş ve Jihoon'un yerine oturmuştu.

"Arkadaşın seni yalnız bırakmış."

Jeonghan ona dik dik baktı.

"Karışmana hiç gerek yoktu."

Seungcheol ona bakarak gülümsüyordu. Onun bu tavrına karşı dik dik bakabilmek Jeonghan için gerçekten başarılı bir süreçti.

"İçecek bir şeyler almaya gitmişti."

Jeonghan onun kendi masasında oturmasından rahatsız olsa da kendi masasını ona bırakmayacaktı. Bu kalabalıkta buradan ayrılıp bir de Jihoon'u bulma çabasına da girmek istemiyordu.

Onu nasıl masadan gönderebileceğini düşünürken masaya yaklaşan biri Seungcheol'e selam verdi. Uzun boylu esmer çocuk onunla tokalaşırken Jeonghan ağzı açık bir şekilde bakıyordu.

Bütün gece aradıkları Mingyu burnunun ucunda duruyordu ve Jihoon burada değildi. Arkadaşının şanssızlığına karşı içinden büyük bir küfür savurdu. Mingyu çok durmadan gittiğinde Jeonghan hemen atıldı.

"Mingyu ile nereden tanışıyorsunuz?"

Cheol ona bakıp gülümsemesini hiç eksik etmemişti.

"Takım arkadaşıyız."

Jeonghan anlamamış gibi ona baktı.

"İkimiz de okulun basketbol takımında oynuyoruz."

Bunun oldukça makul bir sebep olabileceğini kafasına yerleştirirken Jihoon'a söylemek için heyecanlanıyordu.

"Yoksa mektubun sahibi Mingyu mu?"

Jeonghan beklemediği soruya karşı suratını ekşitti. Böyle bir soruyu bırak beklemeyi aklının ucundan geçince bile hoşuna gitmeyecek bir şeydi.

"Hayır, asla!"

Seungcheol aldığı cevap bile dört köşe olmuş gibiydi. Jeonghan bu gece ondan kurtulamayacağını fark ettiğinde daha fazla partide durmanın bir anlamı olmadığını fark etti. Jihoon'u öğrendiği şeylerle gitmeye kandırabileceğini biliyordu nasıl olsa.

"Benim artık gitmem gerek, neden sen de arkadaşlarının yanına gitmiyorsun?"

Jihoon masaya döndüğü gibi koluna takıp geri dönmeyi planlıyordu. Seungcheol ona baktı.

"Bırakayım seni."

Jeonghan hiç düşünmeden olumsuz anlamda başını salladı.

"Hayır, Jihoon'u yalnız bırakamam."

Seungcheol flörtöz bir şekilde dişlerini gösterircesine sırıttı.

"Onu da bizimkilerden biriyle yollarız."

Jeonghan duraksadı. Bunu istemediği için tekrar karşı çıktı.

"İstemiyorum."

Birkaç saniye sonra kafasında yanan ışık ile tamamen sustu. Aklında bir şey vardı ancak bunu yaparsa kendi başını fena halde yakmış olacaktı ancak Jihoon için altın fırsatı olduğunu biliyordu.

Rock With You | JeongcheolWhere stories live. Discover now