on üçüncü bölüm, yokluğunda

890 129 34
                                    

Yoon Jeonghan için kaçınılmaz son yaşandığında içinin gittikçe soğuyup normal hayatına daha da dönebileceğini düşünmüştü. Düşündüğünün tam aksinde günler geçtikçe ona olan hasreti katlanarak artmıştı.

Kendine inanamayacak kadar onsuzlukla savaşmaya başladı.

Bu konuda ne kadar yetenekliydi bilinmezdi zira kendisinin aksinde Seungcheol gayet başarılı görünüyordu. Önceden etrafında dört dönen o çocuk tamamen uzaktan seyirciye dönüşmüştü adeta.

Ne gözlerini üzerinden çekmişti ne de yakınına yaklaşmıştı. Bu durum Jeonghan'ı daha da deli eder olmuştu. Yine de yelkenleri suya indirmemek konusunda o kadar kararlıydı ki etrafındaki herkes buna şaşırabilirdi.

Onu kolay kolay affetmeyi düşünmüyordu. Düşünmek istese bile gözünün önüne gelen yarı çıplak Seungcheol görüntüsü affetmesine mâni oluyordu. O an gerçekten aklına kazınmış gibi sürekli aklındaydı.

Onların aralarında dönen bu dehşetül soğuk savaş tüm okula yansımış gibiydi. Karşı karşıya geldikleri herhangi bir anda okulda tüm hayat donmuş gibi ne tepki vereceklerine bakıyorlardı.

Her ikisi de sanki birbirlerini tanımamış gibi yollarına devam ediyorlardı. Aynı ortamda birbirlerinin yokluklarına alıştırdılar birbirlerini. Jeonghan gözünün önündeki yoklukla cebelleşti.

Bu yokluk onu tekrar tekrar boğdu, her seferinde acıdan kıvranmasını istedi. Her seferinde tekrar ayağa kalkmak sandığından daha da zor oldu onun için.

Jihoon ile birlikte uzun zaman sonra ilk defa başbaşa oturdukları o anda da yeni yeni ayağa kalkmaya çalıştığı bir andı. Oturdukları yerin biraz ilerisinde basketbol oynayan ekip olması her ikisi için de acı verici bir durumdu.

Yine de her ikisi aynı ortamda yaşamayı öğrenmişlerdi.

Jeonghan arkadaşına baktığında kendisinin aksine takıma kaçamak bakışlar attığının farkına vardı. Mingyu bir iki defa her zamanki kalabalık ortamına onu davet ettiğinde Jihoon reddetmişti. Her davetine gidip pot kırmak istemiyordu.

"Seni haketmiyor."

Haketmediğini düşünüyordu. Belki de Mingyu ümit vermemek için en başta niyetini açıkça gösterip daha büyük bir sorunu başta çözmüş olabilirdi ama yine de bu ona sinirlenmesine mani olmuyordu. Jihoon yarım bir şekilde güldü.

"Sadece merak ediyorum, sevilmek gerçekten böyle elinin tersiyle itebileceği bir şey mi?"

Jeonghan da defalarca elinin tersiyle itmişti. Soru istemsizce içini deşmiş gibi hissetti.

"Sevilmek mükemmel bir şey ama karşılığını veremediğinde büyük bir vicdan azabıyla tadını dahi çıkaramıyor insan."

En başından beri ümit vermek istemediği için uğraştığı Seungcheol için kul köpek olacak hale gelmişti. Kendine inanamıyordu.

"Hiç sevilmedim Jeonghan, ona gösterdiğim sevgiyi bana gösterseydi onu hayatımın merkezine koyardım."

Jeonghan arkadaşının bu sözlerine karşılık kafasına bir tane yapıştırmak istedi. Gözünün önündeki göremeyecek kadar birine kafa yorarsa tabi ki sevildiğinin farkına varamazdı.

"Bu böyle olmayacak."

Düşüncesi dışarı vurmuştu sadece. Jihoon'a dikkatli bir şekilde bakıp Soonyoung'un alamadığı riski kendisi aldı.

"Soonyoung seni seviyor."

Jihoon şaşırdı. Bunu gerçekten hiç anlamadığı yüzünün her zerresinden belli oluyordu. Bu yüzden konuşmasına fırsat vermedi.

Rock With You | JeongcheolHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin