4. BÖLÜM : BİTTİ DERKEN

388 20 238
                                    

Yeni Instagram hesabından duyuru ve spoiler için takip etmeyi unutmayın!
fansaalyaa

Beyoğulları konağı...

Ezo çalan alarmı ile uykusundan zar zor uyandı. Uyku ile aşk yaşayan bir genç kızdı. Annesi kızına her zaman "Seni kocaya vermeden önce şunu diycez kızım, bizim kız uyanmak bilmez ona göre ha." Ezo da annesine her bunu söylediğinde şunu söylerdi.
"Valla ana orası benim evim kimse bir şey söyleyemez. Hem benim kocam da beni bilerek evleniyor."

Ezo yatağından sürünerek kalktı. Bugün ekstradan bir gün olacaktı. Bora abisi bugün en yakınını, sırdaşını, dostunu kaçıracak ve hatta ailelerine gelin edecekti.

Ezo sürünerek kalktığı yatağından elbise dolabının önüne geldi. Bugün elbise giyecekti. Beyaz elbise. Dolabını karıştırdı. Beyaz elbisesi yoktu, "kesin annem yıkamak için almıştır" dedi kendi kendine. Beyaz yoksa pembe vardı. Ezo hiç bir zaman aşiret kızıyım pembe olmaz diyen bir kız değildi. Ona göre zaten böyle bir algının olması bile saçmaydı. Ezo üç tane pembe elbisesini yatağının üstüne attı. Elini beline koydu ve o üç elbiseye bakmaya başladı. Ezo çok kararsız bir kızdı. Karar verene kadar bin defa karar değiştirirdi. En sonunda eline dizlerinin biraz altında, pamuk şeker pembesi, kısa balon kollu, kare yakalı elbiseyi aldı ve hemen giyinmeye başladı.

Ezo şarkıları da çok severdi. Hem şarkı mırıldandı hemde elbisesini giyindi. Kulaklarına kadar olan dalgalı kumral saçlarını da eliyle düzeltti ve artık gitmeye hazırdı. Makyajı çok sevmezdi ama bugün nedense makyaj yapası da gelmişti. Masasının başına oturdu. Sadece maskara ve elbisesiyle aynı renk olan bir ruj sürüp ayaklandı. Okula gitmeye hazırdı. Okula gitmeye hazırdı ama olacaklara hazır mıydı?

"Hazırım." Dedi kendi aynadan bakarken. Hazır olmalıydı. O hazır olsa da, olmasa da artık her şey hazırdı. Bora, öğlen arasında kaçıracaktı. O da, o arada bir bahane bulup Hivda'yı dikkat çekmeyecek bir yere çekmeliydi. Yoksa hemen yakalanırlardı.

Ezo pembe elbisesinin altına beyaz bir babet ayakkabı giydi. Zaten uzun boyluydu, topuklu giymesine gerek yoktu.

Ezo odasının kapısına geldi, derin bir nefes aldı ve kapıyı açıp aşağıya inmeye başladı...

Eroğulları konağı...

Zöhre Hanım sinirliydi. Oğlu evlenmek istiyor ama kocası o kızı istemem diyordu. Kocasının inadı inattı. Olacak diyorsa olacak, olmayacak diyorsa olmayacaktı. Onun kuralı buydu.

Ama en çok sinir olduğu nokta, üvey oğlunun kocasının inadını bir sekilde kırmasıydı. Şervan Ağa ne diyorsa o oluyordu. Oğlu bu konuda da babasına çekmişti. Zöhre, Şervan Ağa ve Hivda'dan o kadar çok nefret ediyordu ki ne yapsalar gözüne batıyordu. Hivda'ya neler yapsa da, dese de genç kız saygısını hiç bir zaman bozmazdı ona karşı. Ne iş verse ikiletmez yapardı. Belki korktuğundan, belki saygısından. Zöhre bilmiyordu. Ama konaktaki çalışanlar bile Hivda'yı överlerdi. Saygısı olsun, hoş sohbeti olsun, güler yüzlü olması olsun, çalışkan olması ve elinden her işin gelmesi herkesi cezbederdi.

Öyle ki daha Hivda 12- 13 yaşındayken aşiret ağaları kapılarına gelir oğulları, torunları veya kardeşleri için söz isterlerdi. Tabi Ali Ağa göğüsünü kabarta kabarta ortalıkta dolaşırdı. Kim görse Hivda ve Şervan Ağa'dan bahsederdi. Kimse onun oğullarından bahsetmezdi iyi anlamda. Hep dillerde kötü huyları, kötü alışkanlıklar vardı.

Zöhre Hanım bu durumdan oldukça rahatsızlık duyuyordu. Oğullarını ne kadar uyarsa da oğulları yine kendi bildiklerini okuyorlardı. Onlarda inatçıydı. Babaları gibi. Zöhre bu durumu düzeltmek için elinden geleni yapsa da bir kere göze üvey çocukları girmişti. Zöhre Hanım üvey çocuklarından bir an önce kurtulmak istiyordu, fırsat ayağına da gelmişti ama Şervan Ağa kardeşim evlenmeyecek diyordu. Şervan Ağa Eroğulları'nın 2 seneden beridir ağası... Ne derse kimse ikiletmezdi.

ZAMANSIZ AŞK (TÖRE)Where stories live. Discover now