14. BÖLÜM : BİR KADININ ÇIRPINIŞI

139 16 24
                                    

~ Ezo'nun ağzından...

Hastaneden gelmiştik, şükürler olsun ki bebeklerimiz iyiydi. Üçümüz beraber arabaya bindiğimiz de ben önde, şoför koltuğunda Şervan Ağa, arkada ise Hivda vardı. Biraz süren sessizliğin ardından Hivda sordu.

"Abi?"

"Efendim papatyam?"

Derince çekti nefesi ve o malum soruyu sordu. Beklenen bir soruydu benim açımdan.

"Şimdi siz, tüp bebek ile çocuk sahibi olacaksınız ya. Bunu sonra birisi öğrenirse ne olacak? Nasıl bir açıklama yapacaksınız. Tamam biliyorum benim yüzünden böyle bir şeye başvurdunuz ama..."

Gözünden bir iki yaş düştü, hissettim. Kendini suçlu hissediyordu. Ben bile kendimi suçlu hissettim, neredeyse onun sevdiği adamla evlenecektim. O ise onu takıntı haline getiren bir psikopatla.

Burnunu çekti ve gözünü hızla sildikten sonra devam etti. Konuya kendi açısından bakmaktan çıktı ve nesnel olarak töre ile baktı. O herkesin kendini mecbur hissettiği töre. O herkesin içinde olan, birilerini mahveden töreye...

"Abi, seninle açık konuşmak istiyorum. Utanç benim için ama yalnızken bide Ezo varken konuşmak en iyisi. "

Şervan Ağa gözünü yoldan ayırmadı, başını dinliyorum der gibi salladı. Hivda burnunu tekrar çekti ve devam etti. Anlamıştım ben konuyu ama konuşmadım. Onun şuan içini dökmeye ihtiyacı vardı.

"Nasıl desem bilmiyorum, ama benim anne olma ihtimalim düşükmüş. Doktor öyle dedi."

Konu daha bizi ilgilendiren kısmına gelmemişti. Aslında gelmişti de biz duymamıştık daha.

"Yani demem o ki, ben Beyoğulları aşiretine bir torun veremezsem..."

Sustu. Gözleri sustu. Kalbi bin parçaya ayrıldı, belki yok oldu. Şervan Ağa girdi araya, ben ise dinliyordum.

"Nasıl yani anne olma ihtimalim düşükmüş? Ne demek bu?"

Sesinde kızgınlık yoktu, sinir yoktu, sadece masumiyet vardı. Masumca sordu. O bile kabullenmedi. Kız kardeşi anne olamayacaktı belki, belki de evliliği bitecekti bu yüzden.

"Biz doktora gittik, önceleri bir şeyimin olmadığını söyledi. Sonraları ise bir takım sorunlar olduğu ortaya çıktı. Tedavi uzun süre devam edecekmiş."

Bana bundan bahsetmemişti, sadece anne olamayacam demişti. Evet belki doktora gittiğini söylemişti ama ikinci hatta daha çok kez gittiklerini söylememişti.

Ben konuştum bu sefer. Sanırım sıra bendeydi.

"Hivda, kendini böyle harap etmeye devam edersen... Yani bak biliyorum zor bir durum. Belki biz anlamayız seni. Hele ki ben belki asla anlamam. Tuzum kuru belki ondandır. Ama bak Bora abim öyle biri değil. Seni çok seviyor. Senin için yaptıklarının birazını duysan dert bile etmezsin böyle bir şeyi."

"Nasıl dert etmem Ezo? -ağlamalı sesi ile devam etti- Bora ömür boyu benim yüzümden baba olmayacak belki de? "

"Bak sen bile belki diyorsun. Allah'tan umut kesilmez. Sen ağzındaki baklayı çıkar bakim."

Anlamıştım, demek istediği şeyler vardı daha.

"Eğer olur da seneye kadar bir çocuk sahibi olmazsak, ben Bora'nın üstüme kuma getirmesini isteyecem. "

Seszice söyledi. İçi kan ağlaya ağlaya. Belki yana yana , belki kül ola ola. Şervan Ağa hızla kenara çekti arabayı. Zor tutunmuştuk. Sinirlenmişti. Bu her haliyle belliydi. Kısa bir süre sessizliğin ardından nihayet konuştu.

ZAMANSIZ AŞK (TÖRE)Where stories live. Discover now