13. BÖLÜM : MUCİZELER Ve KORKU

126 12 31
                                    

~ Ezo'nun ağzından...

Kontrolden gelmiştik. Her şey yolundaydı. Her ne kadar kız bebek beklesem de sanırım erkeklerdi. Doktor hanım erkek görünüyor diyordu kendi kendine, ama hayır onlar kız olmalıydı.

Bide tabi kontrolden önce o çok önemli yere de uğradık. Bir anne bebek mağazasıydı. Aslında pekte sürpriz değildi benim için. Çünkü daha görmem gereken şeyi görmemiştim. Gerçekten şaşıracağım şeyler olmuştu. Belki bunlar çok doğal şeylerdi ama benim bildiğim kadarıyla ya da annemgilde gördüğüm kadarıyla bir ağa torunu, bir ağa çocuğu öyle eşini alıp mağazalara götürmez.

Hamile ise bir ziyafet verir ama sadece bu kadar. Onlar için çocuk sadece onlarındı. Annesi sadece ona bakmakla yükümlü olan bir kişiydi. Babanın sözü en son sözdü. Neyse şuan benim konumdayız. Evet benim ki biraz farklı.

Ben çok önemsemesemde kocam baya önemsemiş olacak ki mağaza da bana özel diktirdiği hamilelikleri getirtti birden. Mıgo Bısmillah. Karnım her geçen gün daha da çok çıkıyordu, artık hiç bir kıyafetim olmuyordu. Tabi eğer kocamın dolabından giyindiğim detayını atlamazsak pekte bir kıyafetim kalmamıştı.

Benim için özel bir andı.

Başıyla önümde serili olan bir çok hamileliği işaret ettiğinde konuştum.

"Ağam ne gerek vardı şimdi?"

Yüzünü ekşittiğinde tekrar konuşmaya devam ettim.

"Yani şimdi yanlış anlaşırız, senin için diyorum. Sonra Şervan Ağa karısına kör kütük aşık derler."

Uzunca bakıştık. En sonunda yine gülen taraf bendim. Bu adamda şakadan hiç anlamıyor ya. Sanki yenilgiyi kabul etmiş gibi konuştu.

"Tamam Ezo hanım, karısına en aşık olan benim tamam mı?"

Sanki ben de bu anı bekliyormuş gibi nefesimi verdim ve yüzümdeki ben biliyordum zaten ifadem ile cevap verdim, elim hamileliklerin üzerindeyken.

"Ya offf biliyordum."

"Bak bu çok güzelmiş denesene."

Sanki bunları diktiren o değilmiş gibi bahçıvan takımı hamileliği gösterdi gözüyle. Yanımdaydı, ama dokunmayı değil de gözüyle işaret etmeyi tercih etmişti. Öyle de olur.

Takımı alıp arkamı döndüğümde yanımda bir kadın belirdi ve yardımcı olacak olan kadın olduğunu anlamam pekte uzun sürmedi. Ben penguen gibi yürürken, kadında sevecen tavırlarla sordu.

"Kaç aylık?"

"5. Aya girecekler iki hafta sonra."

"İkizler mi?"

Elim karnımda cevapladım sorusunu.

"Evet."

Kabine gelmiştik. Kadın hassas bir şekilde bana yardımcı oldu. Sevmiştim bunu. Dışarı çıktığımda Şervan Ağa da boş bir koltukta oturmuş telefona bakıp gülüyordu. Beni fark etmiş olacak ki telefonu kapattı ve ayaklandı. Ne oldu dememe kalmadan konuştu.

"Sen Azad'ı neden Tekirdağ'a gönderdin bu kışta?"

Sesi tatlı bir kızmadan ibaretti, aslında ne hesap soruyor ne de kızıyordu sadece neden olduğunu soruyordu. Tabi bilmiyordu ki kardeşi yiğenlerim de yiğenlerim diye başımın etini yiyor. Aynada kendime bakarken cevapladım.

"Çok konuşuyordu. Hem yiğenlerim de yiğenlerim diye başımın belası olmuştu."

"Sinirli civciv seni."

ZAMANSIZ AŞK (TÖRE)Where stories live. Discover now