12. BÖLÜM : BİRİNCİ YILIN ŞEREFİNE

157 13 24
                                    

~1 yıl sonra...

~Ezo'nun ağzından...

Yıl olmuştu ben bu konağa geleli, ben gelin olalı ve evleneli. Herşey nasıl olması gerekiyorsa öyle ilerliyordu. Tabi, ben hanımağa sayılıyordum artık. Kocamdan dolayı. İnsanın Ağa kocası olunca öyle oluyordu. Şimdi odamda oturmuş elma yiyordum ve her zaman yaptığım gibi düğün videolarımı odamdaki televizyondan seyrediyordum. Yüzüm çok asık, mutsuz ve huzursuzdu. Aslında bunları genellikle Hivda ile izlerdim ama birde tek izlemek vardı tabi.

Tek izleyince kendime gülemiyordum.

Yanımda birileri olunca mecbur hissediyordum galiba. Bilmiyorum.
Şimdilerde tarih 15 Eylül 2024. Tam bir yıl öncesi ben ekrandaydım. Elimde çiçek kolumda Şervan Ağa, arkamda ise görümcem olan ve aynı zamanda çok yakınım olan kız. Buraya kadar herşey gayet normaldi. Aslında ben düğün beklemiyordum. Ama ailem düğün diye diretince ses etmemiştim. Hem bence zararsız bir düğündü bizimkisi. En azından kanla ve hastane ile bitmemişti. Balayı ile bitmişti.

Balayı dediğime bakmayın. İkimizde o kadar çok yorulmuştuk ki tahminimce yarım saat içinde uyuya kalmıştık. İlk uyanan taraf hiç bir zaman ben olmadım. Olmakta istemem zaten. Konakta yemekle, temizlikle ve diğer her türlü işlerle ilgilenen Esma ablamız vardı çünkü. Elbette yardım ediyordum. Aslında etmiyordum ama olsun yardım yardımdır.

Mutfakta gülme komasına girmelerimi saymazsak bir kez mutfağı yakmışlığım, üç kez yemek yakmışlığımın ve sayısızca ellerimi kesmişliğim var tabiki. Her aşçı için olağan şeylerdi bunlar. Aslında elim lezzetlidir. Ama ne oluyorsa asla bilmiyorum, yemeklerin ben yarım saat içinde gidip gelene kadar ya çok acı ya da çok tuzlu yada yanmış oluyordu. Elimin ayarı yoktu galiba.

Düğün videomdan en sevmediğim yere gelmiştik. Dans yerine, zorla kaldırıldığım o şahane dans. Ağa kocam orda bile ağalık taslıyordu. Çok uzatmak istemeden etmiştik dansı ama bana yıllar gibi gelmişti o an. Şimdilerde bakıyordum da topu topu iki dakika sürmüştü, ya da sürmemişti.

Elma bitmişti. Aslında ben çok meyve yemeyen biriydim. Hatta annem zorla yedirirdi. Ama burda nedense yapacak bir şey olmadığından meyvelere sarmıştım. Tabi kocamın payını da unutmamak lazım. "Hasta olacaksın meyve ye, Ezo meyve ye, Esma Hanım odaya bir meyve tabağı yollar mısın?"

Ama artık yeto yani.

Tam mandalinamı soyarken bugün en az üç kere aramış olan kocam Şervan Bey tekrar arıyordu. Açtım ve konuşmasını bekledim.

"Alo?"

"Buyrun ağam."

"Ben senin ağan değilim Ezo."

"Tamam, öyle olsun ağam. Pardon Şervan Bey."

"La havle, neyse seninle inatlaşmak için aramadım."

"Ha özledin yani beni. Ya sen bana aşıksın."

"Onu kast etmediğimi sende biliyorsun."

"Tamam tamam merak etme aramızda."

Deyip dalga geçiyordum. Sanırım ben biraz şakacı bir insandım. Telefonum diğer ucundan tekrar ses duyamamla sustum ve Şervan Ağa konuştu tekrar.

ZAMANSIZ AŞK (TÖRE)Onde histórias criam vida. Descubra agora