8. BÖLÜM : KIRMIZI GELİNLİK

270 17 34
                                    

Evet biliyorum bölüm baya gecikti ama sınavlar yaklaştıkça benimde çalışmam gerekiyor. Bomba bölüm buuuuuu kemerlerinizi sıkıca bağlayın ve uçuş moduna hazır olun!
Aslında bu bölümde bir takım olayların patlak verdiği ve bu patlakların izlerinin bir süre süreceği bir bölüm... Hadi o zaman bölüme geçelim!

Şarkılar ~
-Cem Adrian /Derinlerde
-Deblüman/ Sakladığın bir şeyler var
-Aydilge / Sorma

Saat nerdeyse gece üç, ama insanlar halen hastanede ve halen düğün kıyafetleri ile koridorlarda. Hastaneye kaldırılan kız, halen ameliyatta. Kim yaptı, nasıl oldu şimdilik bilinmez ama bilinen şey bir çiftin en mutlu gününün kana bulandığı, en mutlu günlerinin bir kan davasına dönüştüğü gün... O çift kaçarak evlenen, birbirlerini deliler gibi sevselerde sadece uzaktan bakan hatta kimi zaman göz göze gelip konuşsalar bile asla birbirlerine "seni seviyorum." demeyen çift... O çift, Hivda ve Bora'ydı.

Onlar belki şuan balayında olabilirlerdi ama onlar şuan hastanede ölüm kalım savaşı veren Beritan için üzülüp kederleniyorlardı. O an belki Beritan, Hivda'nın önünde olmasaydı şuan o ameliyatta olan beritan değil de Hivda olabilirdi. Ne mücadeleler veren çift belki de en mutlu günlerinde birbirlerinden sonsuza dek ayrılacak ve bütün bu acı günler, bu yaralı ve tatlı günler birer masalmış gibi kalacaktı...

Ama kader, Beritan'ın o an onların fotoğrafı çekmesi için Hivda'nın önünde durmasıyla, onun vurulmasıyla sonuçlanmıştı. Hivda'nın o anki bağırışları ve Beritan'ın kanlar içinde üzerine yığılması... Ne unutulacak ne de yapanın yanına kar kalacak bir şeydi. Bu resmen cinayetti. Bu resmen Hivda'ya düzenlenen bir şeydi. Bora ve diğer Beyoğulları, daha doğrusu sadece Bora Hivda'nın yanında onu teselli ettikten sonra Hivda'ya verdiği söz ile yanından ayrılmıştı. Verdiği söz belliydi, kimin yaptığını bulmak ve cezasını vermek.

Diğer yandan Şervan Ağa, kardeşine düzenlenen bu olayda, eli kolu bağlı bir şekilde bekleyecek biri değildi ki öyle de yapmadı zaten. O da bir saat kadar orda hem kardeşi hemde teyzesinin yanında olduktan sonra, gerekli talimat ve hastane masraflarını kimse görmeden halletti. Şimdilik hastane işi biten Ağa, aynı az önce kocasının Hivda'ya dediği gibi kimin yaptığını bulacağını söyledi. O da yanlarından ayrıldı.

Şimdi, hastanede Hivda tek kalmıştı. Her ne kadar Ezo yanında olsa da kuzeni o odada canıyla cebelleşirken, o hiç rahat değildi. Ezo'nun tuttuğu elini çekti ve Ezo'ya sıkıca sarıldı. Üzerine hüngür hüngür ağlamaya başlayınca ilk başta ne yapacağını şaşıran Ezo, kısa bir süre afallasa da o da aynı şekilde karşılık verdi ve sarıldı. Onlar, çok şeylerin üstesinden gelmişlerdi. Evet, belki bu en ağırı ve en tehlikeli olanıydı ama Allah yanlarında oldukça bununda üstesinden beraber geleceklerdi. Hem ağlayan hemde Ezo'ya sıkıca sarılan Hivda, sadece Beritan'a bir şey olmaması için Allah'a yalvarıyordu. Ona bir şey olursa kendini asla affetmezdi. Onun suçu yoktu ki... O sadece kuzeninin yanında, onun en mutlu gününde onu yalnız bırakmamıştı. Bunun bedeli canı olamazdı.

Ezo, Hivda'dan ayrılırken iki elini yanaklarına uzattı ve gözyaşlarını silerken konuştu.

"Bak bana bi, yeter artık ağlama. Kendini harap etme, biz nelerin üstesinden geldik, biz artık bitti denilen şeylerin üstesinden beraber gelmedik mi? Şimdi yine beraber geleceğiz. Biliyorum, çok zor sana ağlamamak ama bari teyzeni düşün, şimdi o ne haldedir? Kendini toparla."

ZAMANSIZ AŞK (TÖRE)Where stories live. Discover now