7.Kafamdaki Ölü Tilkiler

66.3K 3K 6K
                                    


#kodex

Sonne, Rammstein

Soyut şeyleri resmetmek kolaydır.

Kıvrım kıvrım boynuzlu şeytanlar, kanatları güzeller güzeli su perileri, kuyruklu dev troller gibi şeyleri yani. Bunları çizerken hiç zorlanmadım. Kalemin ucu kâğıda değdiği an bir şeyler kendiliğinden şekillendi hep. Asıl zor olanlar diğerleriydi. Bir kanat çizerken zorlanmıyordum, bir insana onu taşıyacak kocaman içi hava dolu kemikleri katman katman dallanmış kanatlar çizerken zorlanmıyordum ama iş somut bir şeyleri resmetmeye geldiğinde tıkanırdım. Bu hep de böyle olmuştu.

Önceki hayatım tam bir muamma olabilirdi ama eminim önceden de resim çiziyor olsaydım yine somut şeyleri çizemezdim. Ben hiç yan yana iki normal sevgili ya da kucaklaşan bir aile çizmedim. Kendi isteğim miydi yoksa bilmeden mi yapıyordum bilmiyordum ama durum buydu. Şimdi belki de düşününce 'normal' kavramının bendeki karşılığı 'normal dışı' olduğu için bu böyleydi, bilmiyordum.

Şimdi yine burada durmuş karşımdaki akıl almaz manzaraya bakarken Burak'ı döven Aram'ı, dev boynuzları olan bir iblis prens gibi görüyordum. İblis prens güçlüydü, adı önündeki iblis kelimesi belki onu kötü gösteriyordu ama esas kötü olanın iblisler değil de insanlar olduğunu henüz anlamıştım. Belki de yumruğu kana bulanmış iblis prensin göremediğim bir yerinde melek halesi vardı. O parlak büyüleyici haleyi nereye sakladığını ise bilmiyordum.

"Burnunu kırdın galiba."

Erce'nin hemen yanımdaki sesiyle gerçekliğe döndüm. Gerçekte Aram, bir iblis prensi değildi. Öfkeden gözü dönmüş, gücünün gezinebileceği sınırları görmezden gelen çok ama çok sinirli bir adamdı. Burak'a art arda indirdiği darbeler sonucunda eli neredeyse dirseğine kadar kana bulanmıştı. Kandan tek nasibini alan Aram da değildi, Mikail Hocanın nezih lokantasının açık kahverengi parke zemini Burak Kızılarslan'dan akan kanlarla koyuya dönmüştü şimdi.

"Kırmışımdır inşallah," dedi Aram nefes nefese. Birine yanıt vermek onu içinde bulunduğu karanlık ruh halinden uyandırır gibi oldu. Geri geri uzaklaşırken geniş göğsü hızla inip kalkıyordu. Bakışlarını yerde büzülmüş halde yatan Burak'tan çekemiyordu sanki.

"Kırmadıysa ben kırarım," dedi İlyas. Sonrasında yere eğilip dizlerinin üzerine çöktü. Kot ceketinin bileklerini dirseklerine kadar sıyırıp katlamıştı. Burak'ı yerden çekip doğrulturken elleri sıkı sıkıya yakasını kavradı. Sarıya boyadığı cılız saçları gözlerini gölgelerken eski erkek arkadaşımın kan içindeki yüzüne baktı. "Kırılmış evet," dedi memnun olmuş bir şekilde kaşları yukarı kalkarken. "Dudağı da patlamış," dediğinde bas bayağı gülümsüyordu.

Artık ürkmüyordum.

Ürküp deliler gibi bağırma evresini beş dakika kadar önce bırakmıştım. Yeni normalimiz, Aram ve ekibinin, Burak'ı eşek sudan gelinceye kadar dövmesiydi. Biri dinlenirken diğeri saldırıyordu, Burak'ı dinlene dinlene dövüyorlardı.

Ben ne hissediyordum? Hiçbir şey. İçimde, bedenimin etten kemikten esaretinden kaçıp kurtulsa tüm evreni bir çırpıda yutacak bir kara delik vardı sanki. Ağzımı açarsam delik dışarı çıkar önce bu lokantayı ardından da tüm Bursa'yı yutar diye düşünüyordum. Ki belki de olması gereken buydu. Aram'ın dediğine göre mavi gözlü doktor kodex deneyini bitirebilmek için tüm kodexlerden kurtulmak istemişti. Eğer yapsaydı çoktan toprağın altında huzur içinde yatıyor oluyordum, tüm o tesis, teyzem ve diğerlerinin de canı cehenneme olurdu.

KODEXHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin