18.Kara Camdan Kalpler

38.4K 1.9K 3.3K
                                    

#kodex

(Epica, Chemical Insomnia)

(Gecikme için üzgünüm. Tekrarlanmayacak inşallah.

Bölüm Kar'ın ağzından başlıyor. Yarısından itibaren Aram anlatıyor.

Oy ve yorumlarla beni beslemeyi unutmayınn. Keyifli okumalar)

#

Kar Yıldırım

Yüzü kan içindeydi.

Yani bu normaldi. Biri, onu gözünden vurmuştu. Kurşunun keskin pürüzsüz gövdesi, yumuşak eti paramparça etmişti.

İzlediğim filmler gibi değildi. Hatıralarımdaki gibi de değildi. Nilgün, yanımda can vermişti ama ben o an bizden birinin öleceğini zannederek bağırıyordum. Gözlerimin içine kan oturmuştu, Nilgün yere düştükten sonra da yüzüne bakamamıştım çünkü tehlike devam ediyordu.

Oysa şimdi, Aram'ın neredeyse sert kayaları andıran kocaman kolları bedenimi çepeçevre sarmış; gözlerim dışındaki her yeri kapatmışken yapabildiğim tek şey bakmaktı.

Dosdoğru bakmak. Yerdeki kadına.

Bir zamanlar teyzem dediğim.

Aram'ın dudakları alnımdaki fazlaca uzamış kâküllere süründü. Konuştuğunda bir eliyle yüzümdeki saçları kenarlara itiyordu.

"Sen iyi misin?"

İyiyim, dedim içimden. Neden olmayayım ki, o kadın bir ajandı. Bir hilekâr. Beni kandırdı.

"Kar?"

Dokunuşları durup da iki yanımda korkuluk gibi sallanan kollarımdan kayarak ellerimin üzerini okşadığında ilk kez kirpiklerimi kırpabildim. Göz kapaklarım sımsıkı kapanıp açıldığında gözyaşlarımdaki tuzun pınarlarımı yaktığını hissettim.

Ölü biri. Orada. Yatıyor. Ruhu yok. Çıkıp gitmiş.

Aram, tek hamlede belimi sıkıca kavrayıp iki ayağımı da yerden kesti. Kollarımı havaya kaldırdığımda ellerim simsiyah saçlarına çarptı. Normalde yumuşak gelen saçları keskin birer kirpi dikeni gibi çizmişti sanki ellerimi.

"Gel hadi," dedi kara saçlı kara ruhlu çocuk.

Bedenimi sanki bir bez bebekmişim gibi rahatlıkla büküp ilerletebilirken birlikte asansörün olduğu geride kalmış kolonlara doğru ilerledik.

Aram, neredeyse buraya geldiğimiz kapıyı tuttuğunda dengemi kaybeder gibi olup ayaklarımı yere indirdim. Önce onun ayağına sonra da yere bastım.

"Gir içeri."

Dirseğiyle metal kapıyı itekleyip kolumu yerinden çıkarırcasına içeri çekip itti beni.

"Burada bekle. Tehlike yoksa geri çıkacağız."

Tam gidecekken geri dönüp çabucak bana sarıldı. Elleri başımı sanki yavru bir köpeği severmiş gibi kabaca okşadıktan sonra da arkasını dönerek metal menteşelerin sürünerek çıkardığı gıcırtıların yankıları duyulurken bilinmezliğe karıştı.

Dizlerimin dermanı kalmayınca uyluklarım titredi. Geri geri giderek sırtımı soğuk mavi duvara yaslayıp yere çöktüm.

Alaturka bir tuvalette yere oturuyor gibiydim, tek fark ellerimle ayak bileklerimi tutmamdı. Başımı kaldırıp Aram'ın az önce ardında kaybolduğu lekeli paslı kapıya bakıyordum. Birkaç saniye sonra nefesim hafifçe normale dönmeye başladığında duyularımın keskinleştiğini fark ettim.

KODEXHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin