8.Eve Dönüş

52.3K 2.6K 3.7K
                                    

#kodex

A Window to the Past (Harry Potter), Je Suis Parte

Arabadaydık.

Gün doğmamıştı.

Hala karanlıkken İstanbul'a yetişmek istiyorduk. Aram neredeyse ayağını gazdan hiç çekmiyordu. Bir süredir arka koltukta da sesler kesilmişti. Burak artık annesine kavuşacağını öğrendiğinden beri sesini çıkarmıyordu. Gerçi babasına olan her şeyi anlatıp Aram'ları dava ettirmenin hayaliyle de çenesini kapalı tutuyor olabilirdi ama... Önemi yoktu. Burhan Kızılarslan'ın finansörü olduğu tesisi dava etmeyeceğini biliyordum.

Yol bitmiyordu. Mola vermemiştik. İçimizden biri nefes almak istediğinde Ford'un camlarını açıp başını dışarı uzatıyordu. Ben de birkaç kez bunu yapmıştım ama İlyas klimanın açılması konusunda direttiği için hemen kapatmak zorunda kalmıştım. Arabanın içi bol miktarda testosteronun yanı sıra kan ve ter kokuyordu. Göz ucuyla Burak'a baktığım her seferde şişmiş gözü tuhaf hissetmeme sebep oluyordu. Yüzü bir daha normale dönebilecek miydi bilmiyordum.

Birkaç hafta önce siyah bir Passat'ın içinde sevgilisiyle her şeyden habersiz yolculuk yapan o kızı düşündüm. Hayatım sadece arkadaşlarım ve derslerimden ibaretti, geçmişte yaşadığımı sandığım trafik kazasını düşünmemeye çalışarak günleri art arda deviriyordum. Beni kollayıp seven, güvende hissettiğim teyzemin yanındaydım, kafamı dağıtan sevdiğim arkadaşlarımla beraberdim. Yakışıklı herkesin imreneceği türden bir erkek arkadaşım vardı. Sonra ise her şey bir anda patlamıştı. Gerçekler gün yüzüne çıktığında bana dair tek somut bir şeyin kalmadığını görmüştüm. Erkek arkadaşım yoktu, teyzem yoktu, ressam bile değildim. En yakın arkadaşım tesis için çalışan bir hemşireydi. Her açıdan kandırılmıştım.

Alacakaranlık, etkisini yolun yanlarını çevreleyen ufak ağaçların tepelerinde hissettirdiğinde başımı yan çevirip Aram'a baktım. Odaklanmış simsiyah gözleri tabelalardaydı. Gişelerden geçip çevre yoluna gireli henüz birkaç dakika olmuştu. "Onu nereye bırakacağız?" Uzun süredir konuşmadığım için sesim çatlamış, saçma sapan çıkmıştı.

"Otostop çekebileceği bir yere," dedi Aram sertçe. Dikiz aynasından Burak'a kayan siyah gözlerine yan profilden tedirgince baktım. Sinirlendiğinde çok ürkütücü bir adam oluyordu. Bana böylesi kararan gözlerle bakmadığı için kendimi şanslı sayıyordum.

"Bir hastane aciline bıraksanız." Burak'ın cılız sesi arabaya dolunca tüylerim yeniden diken diken oldu.

"Lan, sana ağzını açma demedim mi? İlla kokuşmuş çorap mı sokalım ağzına?" İlyas, Burak'ın karnına dirseğini geçirip bacaklarını açtı. Koltukta yan dönüp onları izlemeye başladım. İlyas ayakkabısının içine parmaklarını soktuğunda ne yapacağını merak ederek izlemeye devam ettim.

"Benim çorabım yok. Timur sağ olsun çantasında çorap taşımadığı için çıplak ayakla giydim bunu. Çorabı olan var mı? Burak'ın ağzına tıkacağım." Aram omzunun üzerinden arkadakilere bakıp gülümseyince daha da şaşırarak önüme döndüm. Arkada bir arbede yaşanmaya başladığında ise kafamı cama yasladım.

İlyas'a kızamazdım. Burak ağzına sokulacak kokuşmuş bir çoraptan çok daha fazlasını hak ediyordu. O resimleri nasıl kullandığını düşündüğüm her seferde ise midem ağzıma geliyordu. Belki de sırf bu yüzden kendimi Aram'ın sıcak kollarına bırakmıştım. Burak'ın günah kokan parmak izlerinin bedenimden silinmesi için.

"Şuraya bırakabiliriz." Aram'ın tok sesiyle düşüncelerim bir anda bölündü. Bir kavşağın çok yakınında kenara yaklaşıyorduk. Aracın hızı azalırken başımı camdan kaldırıp çevreme baktım. Sokak lambalarının zeminin üzerinde titreşen ışıkları dışında tek bir hareket eden şey yoktu.

KODEXHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin