|31|

6K 420 320
                                    

Avluya bir sürü beyaz sandalye dizilmiş,uzun içki bardaklarını hâlâ ellerinde tutan konuklar gülerek konuşuyor ve yavaş yavaş sandalyelere dağılıyorlardı.Dışarıdan bakıldığında çok cana yakın ve sıradan insanlar gibi görünüyorlardı ama çoğu kirli işlere ve suçlara karışmış insanlardı.

Öte yandan nikah memuru olan orta yaşlı bir kadın daha en başında gelip yerinde durmuş, söyleyeceği sözleri prova ediyordu.Her şeyin mükemmel ve kusursuz olması gerekiyordu, yoksa düğünün sahibi onu mahvedebilirdi."Konuşmak bu kadar zor olmamalı, sadece kağıda bak! Bay Kim'in gözlerine hiç bakma!"
Kendi kendine mırıldanırken, Taehyung'tan korkuyor ve dilinin tutulacağından endişeleniyordu.

Jungkook odasının penceresinden avluyu izliyordu, heyecandan nefesi kesilmişti.Bir yandan ilk kez bu kadar insanın arasına karışacaktı, diğer yandan efendisiyle köle olarak evleneceği için insanların onu hor göreceği düşüncesi onu tüketiyordu.Hayatının unutulmaz bir günüydü ama bu günün kötü bir şekilde unutulmaz olacağından korkuyordu.

Aynanın karşısında kol saatini bileğine takan Taehyung, gizlice pencereden dışarı bakan güzel sevgilisinin yanına yaklaşıp onu beline sararak irkilmesine neden oldu.İnce beline sarıldığı an, parmakları karnına kadar uzandı.Gömleğin kumaşından yavaşça karnını okşamaya başladı.Karnında kelebekler uçarken, Jungkook kar beyazı minik elini uzun, parlak esmer parmaklarının üzerine koydu.

"Anın içinde olmana izin ver bebeğim, tadını çıkar."
Jungkook sakin kalmaya çalışarak gözlerini sıkıca kapattı.
Yapabilirdi, o kadar da zor değildi! Herkesi görmezden gelmeli ve Taehyung'a odaklanmalıydı sadece.

"Aşağıya iniyorum, Jin birazdan seni almaya gelecek, tamam mı?"

Aslında annesi ya da babası yanında olmalıydı ama o olmadığı için ağabeyi gibi olan Seokjin ile gitmek zorunda kalacaktı.Ne de olsa, ailesi onu terk ettikten sonra Hoseok ve Seokjin onun ailesi gibiydi.Derin bir nefes verdi, annesinin onu rahatlatmak ve sakinleştirmek için yanında olmasını diledi.İmkansızdı, artık yoktu, sonsuza dek gitmişti.

Taehyung'un dudakları boynunda dolaşmaya başladığı an, hüzünlü düşüncelerini unuttu, onun etkisi altında büyülendi hemen. Taehyung anında güzelliğini kendisine çevirdi.
Jungkook'un gözleri ışık hızındaki hareketle genişlemiş, ama sonra dudaklarının üzerine kapanmasıyla sakinleşmişti.Sert bir öpücük vermiş ve geri çekilmişti.Ona heyecanla gülümsedi o an.O da kıkırdadı anında güzeline karşı.

"Gidiyorum güzelim. Acele etme ve sakin ol. Misafirleri merak etme, gerekirse yarına kadar beklerler. Tamam mı?"

Sözleri üzerine yavaşça başını sallamış,Taehyung sen kez dudağının altında yerleşmiş beni öpmüş, gülümseyip dolaba doğru yönelmişti ardından.

Dolabı açıp silahını çıkardı.Jungkook'un gözleri gördükleri karşısında iri iri açıldı, ağzından endişe dolu mırıltılar çıkmaya başladı.Bu hareket dışarıdan çok tatlı görünüyordu birine.Gerçi her hareketi ona sevimli geliyordu.

"Endişelenme,sadece bunu her zaman yanımda bulundurmak zorundayım. Ne olur ne olmaz diye," dedi hızla siyah ceketini çekip silahı beline yerleştirirken.Jungkook yutkunarak başını salladı.Bu hareketiyle sakinleşen kalbi yeniden hızlanmıştı bile.Yine endişe duygusu tüm bedenini ele geçirmişti.

Sevgilisi bahçeye gitmek için odadan çıktığı anda, daha önce yaptığı hareketi yapmaya devam edip dudaklarını ısırarken Seokjin içeri girdi.

"Hazırsan gidelim."

Söylediği sözler, hızla atan kalbinin sınırlarını daha da aşmasına neden oldu.Kalbi patlayacaktı, bugün bayılmasazsa dünyanın en mutlu insanı olabilirdi.Boynundaki annesinin kolyesine baktı, ışıl ışıl parlıyordu, sanki 'yanındayım, merak etme' sinyali veriyordu.Dolan gözlerini hızla kırpıştırdı, yoksa makyajı bozulabilirdi.

|Would you change for me?|TAEKOOK|Where stories live. Discover now