XXI

143 25 35
                                    

saat 05.38

Chris, sabahın ilk saatlerinde bir konu hakkında derin düşüncelere dalmış gibiydi, geceden beri bunu düşünüyordu:
Seoul'a geri dönmeliler miydi?
Eğer dönerlerse konsere gidemeyeceklerdi.
Uzun süre yüz yüze görüşemeyecek olmaları gerçeği de vardı, çünkü döndükleri zaman yoğun bir şekilde işlerine odaklanmaları gerekiyordu.
Chris bunu iyice gözden geçirdi, o konsere katılmalılardı. Zaten çok yoğun değillerdi, hem de orada olup sevgilisini izlemeyi, onu desteklemeyi istiyordu.
Konsere katılacaklarını gruba mesajla atmaya karar verdi, bu saatte onları tek tek uyandıramazdı.
Telefonu eline alıp yazmaya başladı.

christopher
Selam :]
bu gece uzun uzun düşündüm ve karar verdim
jisung ve changbin ne der bilmiyorum ama yine de söyleyeyim
programımızı inceledim ve konsere gelmek için uygunuz^^

felixthesunshine gördü*

felixthesunshine
HYUNGG BU ÇOK İYİ BİR HABER!!

Seungmin gelen telefon bildirimleriyle uyandı, Chris bunu farkedip yanına gitti.
Seungmin'in mesajları okumasını bekledi.
S: NE! BU ÇOK İYİ!

Chris, Seungmin'in elindeki telefonu kenara koydu.

C: Beni orada görmeyi çok mu istiyorsunuz, küçük prens?
S: Benim en büyük motive kaynağım sensin tatlım.
C: Ne mutlu bana o zaman~
C: Ve seni bu kadar erken uyandırdığım için özür dilerim.
S: Saçmalama Chris. Özür dilenecek bir şey yok.
C: O zaman, günaydın güzelim.

Seungmin gülerek dağınık saçlarını karıştırdı.

S: Günaydın, romantik bey.
C: Diğerleri iki saat sonra uyanır, iki saat ne yapacağız peki?
S: Bilmem?
C: Benim de hiçbir fikrim yok.
S: Ee?
Chris telefonunun kamerasını Seungmin'e doğrulttu.
C: Poz ver tatlı şey.
Şu an tam anlamıyla mükemmelsin, her zamanki gibi.
S: Senin kadar yakışıklı değilim ama~
Teşekkürler.
Chris, sevgilisinin yumuşak saçlarını okşayıp günlük rutin işlerini yapmaya gitti.
***
saat 06.06

S: Chris?
C: Hm?
S: Bugün için bir planım var.
C: Söyle tatlım.
S: Bugün bir resim müzesine gitsek?
C: Olabilirr, neden olmasın? Diğerlerine de söyleri-
S: Sadece ikimiz gitsek?
Seungmin utangaç, şirin şirin bakan gözlerini Chris'in parlak gözlerine konumlandırdı.
Büyük olan, küçük olanın tıpkı tatlı bir yavru köpek gibi bakışlarının arasındayken, işaret ve orta parmağını küçüğünün çenesinin altına koydu ve kafasını hafif yukarı kaldırdı:

"Ben hep seninle baş başa olmak istiyorum, Minnie."

Küçük olan sevimli yavru köpek bakışlarını, şaşkın ve etkilenmiş bakışlarla değiştirdi. Büyüğü ne yaparsa yapsın etkileniyordu, ona hayrandı.

S: O hâlde..

Seungmin, ellerini Chris'in sırtına doladı, kafasını büyüğünün göğsüne yasladı.

S: Bana istediğini yap, baş başayız.
C: Ne?
S: Ne istediğini biliyorum.

Seungmin, bir elini Chris'in elinin üstüne koydu ve kendi göğsünün üstüne getirdi.

C: Aslında.. Şu an olmaz.
Chris arkasını döndü, giderken bileğinde Seungmin'in elini hissetti.
Seungmin onu sertçe yanına çekmişti.

S: Christopher.

Chris'in gözleri, Seungmin'in gözlerinin içinde kaybolurken küçük olan konuştu:

"Birkaç gün sonra Seoul'e döndüğünüzde, muhtemelen yoğun olacaksınız ve ne zaman yüz yüze görüşeceğimiz belli değil. Büyük ihtimalle uzun zaman görüşemeyeceğiz, ben seni çok özleyeceğim Chris.
Sen yokken kimsenin kollarında uyumak beni iyi hissettirmeyecek, sürekli seni merak edeceğim, senin başına bir şey gelecek diye ödüm kopacak.
Hem seni ne kadar sevdiğimi biliyor mus-"

Sözlerini kesen şey dudaklarında beliren dudaklar olmuştu.

Chris'in elleri duvardaydı, duvarla arasında Seungmin vardı.
Seungmin, şaşkınlıktan büyümüş gözlerini yavaşça kapattı ve ellerini sevgilisinin sırtında birleştirdi.
Büyük olan duvardaki ellerini küçük olanın beli ve kalçası arasında dolaştırdı, sonra belini kavrayıp kendine daha çok yaklaştırdı.
Seungmin ellerini daha çok sıklaştırdı, büyük olan onu kucağına alıp yatağa bıraktı. Geriye çekilip konuştu:

C: Lütfen bu söylediğin şeyleri dert etme. Ve, ben de seni çok seviyorum.

Küçük olanın resmen dili tutulmuştu, karşısında duran adam o kadar çekiciydi ki..
Gerçek olduğundan şüphe bile edebilirdi.

Chris yaklaşıp elini küçüğünün yanağına koydu.

C: Tekrar söylüyorum, lütfen kafana takma bunları. Ben hepsini düşündüm.
Ve ben de seni çok özleyeceğim..
Çünkü sen benim diğer yarımsın.
Senin üzülmeni istemem.

Elini yavaşça yanağından çekti, doğruldu ve yine konuştu:

C: Hadi, diğerleriyle buluşup dağılmamız gerek. Aşağı kata inelim.

Seungmin, hâlâ karşısındaki adamı süzüyordu, her gördüğünde daha çok hayran oluyordu. Sadece hareketsiz durup hiçbir şey demeden Chris'i izliyordu.
Chris güldü, Seungmin'i kucağına aldı ve odadan çıktılar.

S: Ben kendim yürürüm Chris.
C: Olmazz, ben taşıyacağım seni.

Seungmin ayaklarını kurtulmak istercesine salladı ve bağırdı:
"OLMAZ BIRAK BENİİ!!"
Chris, kucağında Seungmin'le beraber koridorda koştu.

S: NAPIYORSUN, DÜŞECEĞİZ!
C: Küçük Prens sakin olun lütfen.
S: AMA! KORİDORDAKİLER GÖRECEK!!
C: Görsünler, umurumda mı?
S: Lütfen bırak beni!
C: Tamam tamam, merdivene kadar götüreyim öyle.
***
saat 08.12

Herkes toplanmıştı, iki kişi hariç:
Lee Minho ve Han Jisung.

guitar,,chanminWhere stories live. Discover now