2. Bölüm

9.7K 691 217
                                    

Alana'nın getirdiği 3 elbiseden birini giyinmiştim. Aynada kendime baktığımda resmen tanıyamadım.

"Tuggra, çok güzel oldun" diye hayranlıkla bana bakan kıza aynadan baktım. Kendimi ilk defa bu tarz bir kıyafetin içinde gördüğüm için şu an epey yadırgıyordum. Giyinme esnasında boynumdaki künyem ve tuğra kolyem, Alana'nın epey ilgisini çekmişti. İnceleme fırsatı vermeden kolyelerin babama ait olduğunu söylemiş ve konuyu kapatmıştım. Paravanın arkasında direkt kafamdan elbiseyi geçirip giyinmiş bir şekilde çıktığımda sevinçle ellerini çırpmıştı.

"Gerçekten inanılmazsın" diye mırıldanan sevimli kıza gülümsedim. Bana sorsanız bu kıyafet için; 'inanılmaz' kelimesi yerine 'dehşet berbat oldun' cümlesini tercih ederdim. Emir, şu an beni böyle görse sabaha kadar gülme krizine girerdi. Onları şimdiden çok özlemiştim ama bir şekilde kendi zamanıma geri gidecektim. Sadece burada dikkat çekmemem içim bir süre uyum sağlamalıydım. Dougal, ailemi bulamayınca zaten beni bir şekilde gönderir, ben de o mağaraya tekrar keşif yapardım. Belki beni gönderme kararı almalarını bile beklemeden bir fırsatını bulup o ormana geri gidebilirdim. Sonuçta buraya oradan gelmiş, gidişim de oradan olmalıydı.

"Bu kıyafetlerini yıkatmaya gönderiyorum. Bu arada iç çamaşırların ne tuhaf Tuggra, sizin ülkenizde kadınlar böyle mi giyiniyor?" Diye sordu Alana.

"Kıyafetlerimi ben yıkarım Alana kimseye verme lütfen. İç çamaşırları ise herkes böyle giyinmez bizim oranın terzisi kendi çapında bir şeyler üretiyor bu da onlardan biri." Yemin ederim 1 günde söylediğim yalanlarla cehenneme gidecektim. Resmen Dolge Gabbana'yı mahalle terzisi yapmıştım.

"Değişikmiş ama oldukça kullanışlı duruyorlar. Her şeyin çok değişik Tuggra" adımı telaffuzu çok tatlı ve komikti.

Kamuflajımın cebindeki çikolatam aklıma geldi. Bir de timimle toplu çekilmiş resmimiz vardı. O resmi görev öncesi iyi ki yanıma almıştım. Geri dönene kadar özlemimi o resimle dindirebilirdim.

"Tuggra, akşam yemeğinden önce biraz kaleyi gezelim mi?" Aslında biraz etrafı incelesem fena olmazdı.

"Tamam olur." dediğimde bıçağımı Alana'dan gizli göğsümün ortasından içeriye koymuştum bile. Silahımı da yatağın altındaki tahtayı sökerek içine koymuştum kimse yokken. Bu tarihte böyle teknolojik bir silah, büyük sıkıntı çıkartabilirdi. Kimsenin görmemesi gerekiyordu. Zaten 3 mermi kalmıştı, hafif makineli tüfeğim ise mağarada çantamın yanında kalmıştı Allah'tan. Diğer tüm eşyalarımı da silahın yanına koymuştum.

Alana'yla merdivenlerden inerek giriş katına geldik. Kalenin içinde çalışanlar bir koşturmaca halindeydi. Akşam yemeği hazırlıkları için sanırım. Yine üzerimde tuhaf bakışlar vardı ama bu seferkiler; beğeni, şaşkınlık, kıskançlık duygularıydı. Ayrıca kaledeki kadın, erkek, çocuk herkes saçlarıma çok dikkatli bakıyordu. Saçlarımı öylesine at kuyruğu yapmıştım. Annemin küçükken bana zorla aldırdığı eğitimlere de dua edeceğim hiç aklıma gelmemişti. Dünya tarihi hakkında yeterli bilgiye sahiptim ama ayrıntıları hatırlamıyordum. Osmanlı tarihine ise ilgim hep vardı ve önemli tüm olayları tarihlerine kadar biliyordum. Burada kaldığım süre boyunca beladan uzak durmalı, uyum sağlamalı ve kendi zamanıma bir şekilde gitmeliydim. Ağzımdan çıkan en ufak bir yanlışla, cadı veya büyücü damgası yiyebilirdim. Yürüyüş sırasında hayranlıkla etrafa bakıyordum. Burada doğa da, yiyecekler de çok güzeldi. Sonuçta her şey doğaldı.

"Hangi dine mensupsun?" Diye sordu Alana bahçede yürüyüş sırasında.

"Dinim İslam" dedim. Onların hristiyan olduğunu biliyordum. Köyün girişindeki küçük kiliseyi görmüştüm.

TUĞRA [İNVERNESS 1]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin