32. BÖLÜM

4.5K 499 195
                                    

Keyifli okumalar 💐

Uzattığım elimi, Dougal'ın avuçlarının arasına koyarken, salonun içindeki kalabalık bizi bir perde gibi ayırıyordu. Dougal'ın evlenme teklifini kabul ettiğimde, bu kararın birkaç gün sonra gerçekleşeceğini henüz bilmiyordum. Ancak o an, hiç tereddüt etmeden "evet" demiştim. Şimdi bile, bana "birazdan evlenelim mi?" diye sorsa, yine aynı şekilde kararımı verirdim. El ele masaya doğru yürürken, Emir bir adım arkamızdan takip ediyordu. Türk liderler bizim masamızda otururken, diğer liderler ayakta beklemeye devam ediyordu. Dougal sandalyemi çekerken, çoğu lider şaşkınlıkla bakıyordu ama tepki gösteremeden oturmamızı bekliyorlardı. Sandalyeme oturduğumda, Dougal klan liderlerine işaret verdi ve salonun içindeki hareketlilikle birlikte herkes gürültülü bir şekilde yerine oturdu.

"Tekrar tebrikler, Büyük Dougal. Ebedî birleşmenize tanıklık etmek için misafirliğimizi birkaç gün daha uzatacağız," dedi Bozoklu, beni hiç muhatap almadan doğrudan Dougal'a hitap ederek. Gözlerimi ondan alamadan, Bozoklu kafasını kaldırdı ve yine bana bakmadan konuşmasına devam etti.

"Kendinize çok uygun bir eş tercih etmişsiniz," diye devam etti Bozoklu, gözleri Dougal'a döndü. "Eşinizin damarlarında Türk kanı da olduğunu bilmek ayrıca mutlu ediyor beni. Her ne kadar yıllarca topraklarımızdan uzakta yaşamış olsa da, annesinden mutlaka bir şeyler almış olmalı. Bu sebeple kendimi kız tarafı olarak görüyorum. Kralının sözünden çıkmadan sizi ömrünüz boyunca mutlu edeceğini söyleyebilirim. Gördüğüm kadarıyla davranışlarıyla da tam bir leydi kendisi. Mutluluğunuz daim olsun" Bozoklu'nun sözlerini duyan salonda oturan kendi savaşçılarımız arasında kısa bir an hareketlilik olmuştu. Bakışlarımı savaşçılara diktiğimde, gülmemek için kendilerini zor tuttuklarını gördüm. Ancak benim bakışlarımı görüp anında yerlerinde dikleşerek ciddi bir ifadeye bürünmeleriyle dudaklarım iki yana kıvrıldı. Bakışlarımı savaşçılardan çekip tebessüm etmeye devam ederek Bozoklu'ya döndüm.

"Gelinim, başıma gelebilecek en büyük şansımdır. Onun kadar sakin mizaçlı biri daha yoktur dünyada," dedi Dougal, hafif bir imalı gülümsemeyle cümlesini kurarken. Masanın altından ayağına hafifçe dokunduğumda tek kaşını kaldırdı. Yapmacık bir tebessümle Dougal'a bakıp göz göze geldiğimizde, elini uzattı ve masanın üzerinden elimi tuttu. Herkes yemeğine devam ederken, sakallı paşa olanca dikkatiyle bana bakıyordu. Onun gözlerinin üzerimde olduğunu bakmasam da hissediyordum. Açıkçası, o adamdan, Bozoklu'dan bile daha çok çekiniyordum. Muhtemelen Eliza'nın anlattıklarına göre beni anneme benzetti ve hâlâ onları öldürmek için arıyorlardı. Dikkatini çektiğim kesindi, ama babamın Kurt klanı lideri olması şüpheleri üzerimden biraz olsun alıyordu.

"Hazır evlilik konusu açılmışken aramızdaki bağları da güçlendirmek isterim Büyük Dougal. Leydi Tuğra..." Dediğinde kısaca albaya bakıp yüzünü buruşturup, "Tuğra diye seslenmek garip gelse de leydi Tuğra, anne tarafından Türk olsa da daha sağlam temeller atmamız çok daha iyi olacaktır. Sevgili kız kardeşine talibiz." Bozoklu cümlesini bitirdiğinde masada bizim tarafımızda derin bir sessizlik oluştu. Masanın bir ucunda oturan ve geldiğimden beri bana bakıp gülümseyen Alanna'ya döndüğümde, yüzündeki tüm kanın çekildiğini ve suratının korku dolu olduğunu gördüm. Ona karşı kırgın olsam da bu ifadesini görmek beni de üzmüştü.

"Kız kardeşim henüz küçük sadrazam. Bir evliliğin sorumluluğunu yerine getiremez!" Dougal'ın sözleriyle Alanna derin bir nefes alarak titreyen elleriyle çatalına yeniden uzandı. Ancak Bozoklu'nun sözleriyle ısrarcı olacağını anlayıp çatalındaki yiyeceği ağzına götüremedi.

TUĞRA [İNVERNESS 1]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin